-22-

28 4 0
                                    


                                                                   -22-

( Yasemin'in Anlatımıyla )

Arabaya bineli yarım saate yakın oluyordu. Miray'ı hastaneye götürüyorduk. Anıl arabayı sürebildiği kadar hızlı sürüyor, yoldan çekilmeyenlere küfür savuruyordu. Miray arkada Sude ve benim kucağımdaydı. Emir önde oturuyor, sürekli Miray'ı kontrol etmek için arkasına dönüyordu.

"Hadi be abiciğim! Ya orospu çocuğu niye geçiyorsun önüme!"

Anıl'ın ardı ardına gelen küfürleri kesilmiyordu.

"Anıl sakin ol. Kaza yapacağız şimdi abi."

Emir'in sesiyle Anıl'ın sert bakışları birden ona döndü.

"Sabah hiçbir şeyi yoktu bu kızın! İyiydi! Şimdi annesini sayıklıyor, ateşi düşmüyor!"

Haklıydı. Miray sabah iyiydi. Kızarmıştı. Bir dakika. Barkın. En son Barkın'la konuşmuştu.

"Haklı. Sabah iyiydi."

Sude'nin konuşması bir boka yaramıyordu. Anıl hala sinirliydi. 15 dakikanın ardından nihayet hastaneye geldiğimizde Anıl Miray'ı hızla arabadan indirdi. Hastanenin içine girdiğimizde bir hemşire Anıl'a odaya götürmesini, muayene edileceğini söylediği için oraya taşımıştı. Miray'ı odaya bıraktığımız an biz çıkarıldık. Genel muayene vesaire ile birkaç tüp kan alınmış, ardından serum takılmıştı. Bizde kapının önünde doktorla konuşuyorduk.

"Görünürde ateşini çıkaracak bir şey yoktu. Bizde kanına bakmaya karar verdik. Bir gelişme olduğunda haberiniz olacak. Şu an ateş düşürme amacıyla bir serum taktık. Çünkü dediğinize göre bir buçuk saatten fazladır bu halde ve ateşi hala düşmemiş."

"Başka bir şeyden mi şüpheleniyorsunuz?"

Anıl'ın kuşkulu sesi ve bakışları doktorun üzerindeydi. Doktor hızla boğazını temizledi.

"Şüphelendiğim bir şey yok beyefendi. Her hastaya yaptığım genel tahliller."

Anıl gözlerini doktorun üzerinden çekmiyordu. Bakışları bizi de meraklandırırken doktor iyi günler dileyip yanımızdan kaçar gibi gitti.

"Sizce de tuhaf değil miydi?"

"Tuhaftı tabii. Orospu çocuğu."

"Büyütmeyin. Sadece birkaç tahlil."

Hepsi konuşurken ben pek ses çıkarmıyordum. Miray hala uyanmamıştı. Bu bende bir boşluk hissi yaratıyordu.

"Siz gitmemiş miydiniz?"

Emrullah'ın sesi boş koridorda yankılanmıştı. Sude onunla konuşmaya başlarken ben sandalyelerden birine oturmuştum.

"Miray hastalandı."

"Neyi var? İyiydi son gördüğümde."

"Ateşi var. Düşmüyor bir buçuk saattir."

"Nasıl ya? Hiç mi düşmedi?"

Sude üzüntüyle kafasını sallarken sıkıca kapattım gözlerimi. Miray'ın her şeyi bedenimi ele geçirmişti sanki. Annesine yalvarışı kulaklarımı, yorgun düşmüş bedeni gözlerimi, düşmeyen ateşi tenimi, dalin kokan saçları burnumu. Bu hale gelmesini kaldıramıyordum. Böylesine hasta olup annesini görmesi ağırıma gidiyordu.

"İyi misin papatya?"

Emir yanıma oturmuştu.

"İyiyim öküz."

Küçük KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin