|Mad hatter|
|jungkook & chaeyoung|
♡
tanrısal bakış açısı
soğuk,karlı bir kış gecesiydi. bay park daniel, kahverengi uzun paltosunu giydi. üst sınıf bir kumarbaz olmasına rağmen hiç vazgeçmeyeceği bir tek şey vardı;; kızı roseanne.
yine de fazla alkol ve kumarın verdiği hırsla kızını sürekli yanına alırdı kumar oynamaya giderken. belki öğrensin istiyordu belki sadece sarhoş olduğu içindi.
"chaeyoung!" adını duyan sarı saçlı kız dışarı çıktı. her halinden üşüdüğü ve babasından korktuğu belli oluyordu. "efendim baba?" bunu söylerken minik, beyaz tenli elleriyle çıplak kollarını ısıtmaya çalıştı. kısa, beyaz bir bluz giyiyordu. sarı altın rengi saçları açıktı ve kışın soğuk rüzgarında dalgalanıyordu.
"hazırlan,gidiyoruz." chaeyoung'un gözleri korkuyla açıldı. en son sefer babası hile yaptığı için kavga çıkmıştı. Hâlâ kolu az çok acıyordu zaten. "Pe-peki" başını öne eğdi ve içeriden kalın,krem rengi kabanını aldı.
"Hoşgeldiniz, Bay Park." Takım elbiseli uşak öne eğilerek selam verdi. Kumarhane büyük ve genişti. Seul'de bir ormanın içindeydi ve polisler bunu bilmiyordu bile. Altın, Mermer döşemelere baktı Rosé. Bir sürü adam masalarda kağıtlarıyla uğraşıyor,Durmadan kahkaha atıp ortaya mülk koyuyorlardı.
İçlerinden biri yanlarına geldi. "Bay Daniel bugün geleceğinizi bilmiyorduk. Bilseydik inanın hazırlanırdık. Sizin büyük gazabınıza." Pis bir kahkaha attı adam. Babasının son seferki kaybedişinden ve olayları hile ile düzeltmeye çalıştığından bahsettiği barizdi.
Bay Park, Eliyle adamı sertçe itti. "Hadi bakalım. Bu sefer Kazanacağım." Adam tökezliyerek yerden kalktı. Kumar oynamaya geri döndü.
"Ooo, Bakıyorum Bayan Roséanne'de bize katılmaya karar vermiş." Üstü başı pis, Yamuk dişli bir adam Rosé'ye bakarak konuşmaya devam etti. "Belki o da bir el oynar. Ha? Kim bilir." Adamların hepsi gülüştüler.
"Bir el oyna, Park Chae-Young!" "Bir el oyna, Park Chae-Young!"
Hepsi ayağa kalkıp alkışlamaya,Bağırmaya başladı.
Rosé korkuyordu bu olanlardan. Dört yaşında annesini kaybettiğinden beri hiçbir şey güzel gitmiyordu.
Babası kumara ve alkole başlamıştı, Tüm arazilerine,Evlerine bahis girmişti ve artık küçük,tahta bir kulübede yaşamak zorundalardı.Annesini hatırlamıyordu Rosé. Sadece sırtını hatırlıyordu. Cenaze töreninde küçücük,Masum bir kız olarak göz yaşlarını tutmaya çalışırken, Annesinin önünde sırtı dönüktü ve artık cansızdı.
Artık ona yumuşak sesiyle "Seni seviyorum Roséanne." Diyemeyecekti. Artık sarı saçlarını tarayıp, Ördükten sonra basına bir öpücük koyup, onu yatağına yatıramayacaktı.Kaç yaşında olursanız olun, Annesini kaybetmiş bir çocuk sizden daha büyüktür.
"Rosé oynamayacak!" Babası kızının önüne geçti. "O sadece yanımda kalacak. O kadar!" Hâlâ içkili olduğu için gereğinden fazla bağırıyordu. Yinede Rosé rahatladı. O söz vermişti, Asla mı asla kumara el sürmeyecekti.
"Rosé, Sende geç otur." Bay Park önünde duran kırmızı sandalyeyi işaret etti kızına. Kendiside yanına geçti. Kartlar dağıtılıp, İnsanlar hünerlerini göstermeye başlayınca Bay Daniel panikledi. Sürekli iç çekmeye ve Rosé'nin çıplak bacaklarını dürtmeye başladı. Rosé'nin beyaz bacakları morarmıştı artık.
Bay Park kaybetmişti. Ortaya koyacak bu hiçbir şeyi yoktu çünkü.
Küçük tahta evleri bile artık yoktu,Gitmişti.
Bay Park endişelendi. Aldığı içkinin etkisi geçiyordu artık. Sarhoşken göremediği gerçekler şimdi önündeydi ve onu rahatsız ediyorlardı.Artık kalacak yerleri yoktu. Kızına bakamazdı.
"Durun!" Daniel sadece acı içinde kızına baktı. Biricik kızı Rosé'sine. "Madem kaybettim,Karşılığında size birşey vereceğim."
Herkes adama baktı. Herşeyini kaybetmiş bu sarhoş serserinin teki, Ne verebilirdi ki?"Dinleyin! Bu vereceğim şey, benim en değerlim. Altın kadar değerli belki de, benim için. Biriciğim,Birtanem."
Adamlardan biri ayağa kalktı. "Sözü kısa kes, İhtiyar!"
Park Daniel, o güne kadar hiç bu kadar acı çekmemişti.
"Size vereceğim şey," yutkundu ve onu meraklı gözlerle izleyen Rosé'ye baktı.
"Kızım." Herkesin şaşkın bakışları içinde başını öne eğdi ve Rosé'nin kulağına fısıldadı.
"Çok pişmanım Rosé, Çok pişmanım."
Sonra öylece çıkıp gitti ve arkasından bağırdılar.
"Vayy be ihtiyar! Park Chae-Young'u bize veriyorsun ha?"
Rosé, kahverengi, yüksek bel pantolonuna baktı. Artık ona ne yapacaklardı? Sadece onları eğlendirecek miydi?
Göz yaşlarıyla beraber ağzından tek bir sözcük döküldü.
"Ölmeliyim."
♡
Started
130621
[mad hatter - çılgın şapkacı]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad Hatter | Rosékook
Romansaroseanne park ve jeon jungkook'un yolu, soğuk bir kış akşamı bir kumarhanede kesişmişti. horror, thriller, romance Roseanne Park × Jeon Jungkook ©Berlin, 2021 'you can be Alice, I'll be the mad hatter'