Medya: Nancy'nin kıyafeti°
°
08.04.2021"Sence Daniel yemekte beni fark eder mi?"
Gözlerimi devirerek yatağıma uzanmış bir şekilde beni izleyen Fiona'ya döndüm. Üzerine giydiği dökümlü mor elbise ve enseden toplanmış siyah saçlarıyla tam bir peri kızı gibiydi.
"Gerçekten mi?" diyerek devam ettim. "Eğer zevksiz bir domuz değilse elbette ki seni fark eder."
Gözlerini büyüterek bana baktı. Ardından elindeki yastığı fırlattı.
"Ne olursa olsun ona öyle deme!"
"Peki peki." Tekrar önüme dönerken aynadaki yansımamdan Fiona'ya bakmaya devam ettim.
Hala ısrarla ona baktığımı fark etmesiyle "Ne var niye öyle bakıyosun?" dedi.
Kendini küçümsüyordu.
Fiona küçüklüğümüzden beri böyleydi. Her zaman olaylara çekimser yaklaşır, sesini çıkarmaya korkardı. Genelde yanında durup onu ezmeye çalışan yılanların başını keserdim.
"Hiç, sadece çok güzel olmuşsun."
Utanarak gülümsedi. "Sen daha güzelsin."
Emma'nın saçlarımı toplamayı bitirmesiyle beraber oturduğum yerden kalktım. Uzanıp önümden bir kaç tutam saçı salarken gülümsedi.
"Annenize çok benziyorsunuz leydim."
Emma uzun zamandır ailemiz için çalışan bir hizmetçiydi. Ellili yaşlarının sonunda saçlarına ak düşmüş yanakları içe doğru çökmüş kendini bu işe adamış bir insandı.
Siyah topuklularımı giyerken Fiona kalkıp yerdeki yastığı aldı. "Prensin saraya geri döndüğünü duydum."
Birkaç ay önce imparator babasının emriyle kuzeydeki ayaklanmayı bastırmaya gitmişti. Bu kadar çabuk dönmesine şaşırmıştım doğrusu.
"O zaman yemekte bizimle olacak değil mi?" Fiona'ya fark ettirmesemde içimi bir heyecan kaplamıştı. Başını sallarken "Büyük ihtimalle." dedi.
Kol kola girip merdivenlerden inmeye başladık. Orta kattaki devasa aynanın önünden geçerken kendimi son kez süzdüm.
Sütlü kahve rengindeki elbisem omuzlarımı açıkta bırakarak beyaz tenimi gözler önüne seriyordu ve üzerime tam oturduğu için vücut hatlarımı belli ediyordu. Oldukça güzel bir fiziğe sahiptim.At kuyruğu şeklinde bağlanmış beyaz saçlarım tenimle uyum içerisindeydi. Giydiğim siyah topuklular zaten uzun olan boyumu daha da uzun gösteriyordu. Son olarak bakışlarım yüzüme değdi. Göz kapaklarımda simli krem rengi bir far, dudaklarımda ise soluk kırmızı ruj vardı.
Fiona peri kızıysa bende melek falan olmalıydım heralde.
Salona vardığımızda çoğu misafir çoktan gelmişti. Fionayla ayrılıp sakince ailelerimiz için ayrılan koltuklara oturduk.
Ortasına uzun bir yemek masasının yerleşmiş olduğu büyük salon, babamın önemli misafirlerini ağırlamak için kullandığı bir yerdi. Masalar ve sandalyelerde krem ve kahverengi tonları çalışılmışken duvarlarda temiz bir beyazlık hakimdi. Ortadan sarkan büyük avize eğer düşerse neredeyse benim oturduğum yere denk geliyordu. Masanın başı ve etrafı imparatorluk ailesi için boş bırakılmıştı. Herkes geldikten sonra yemeğe başlanacaktı.
"Sayın imparator Richard John Nicholson ve ailesi geldiler."
İmparatorun salona adım atmasıyla bütün sesler sanki hiç var olmamışçasına kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz İmparatorluk
Teen Fiction... Bir imparator düşünün, omzundaki yüklere rağmen umursamazca davranan ve de bir kız düşünün, doğru bildiği yanlışların esiri olan... Sizce tam zafer kazandığınızı düşündüğünüz anda mağlup olmak nasıl bir duygu? Oyundan çıkan taşların ansızın te...