Suratım düşmüstü.
"Annenle tekrar düşündük kısa bir süreliğine kendi hayatına bakman gerektiğine karar verdik. Dikkatli ol en ufak bir şeyde bize haber ver."
İşte şimdi sevinçten uçacaktım.
Bana 200 lira uzatarak.
"Bir iş bulana kadar bununla idare et dolap dolu şimdilik alış verişe gerek yok."
"Tamam baba" diyerek boynuna atladım.
Babam odadan çıkınca hemen tefona baktım mesajlar çoğalmıştı.
- Günaydın sevgilim
- Yoğun musun sana bir şey demeliyim
- Müsait olunca ara
...
Bunun gibi bir çok mesaj. Mesajların arasında neredeyse 1 saat vardı çok beklemiş olmalı. Daha fazla bekletmeden cevap yazdım.
- Küçük bir sorun vardı ama halloldu.
- Tamam. Akşam 7de sahilin girişinde ol.
Sorunu sormak aklına bile gelmiyor mu ? Yoksa işte çalıştığı için fazla mı yoğun ?
Herneyse 7ye zaten az kalmıştı. Dolabımı açtım darpaça pontlonumu ve üzerine turquaz renkli askılı t-şörtümü giydim.
Bu t-şört gözlerimle aynı renk olduğu için çok seviyordum.
Saçlarımı hafif dalgalı yaptım ve gül kurusu rujumu sürüp parfümümü sıktım. İşte hazırdım. Acaba birşey yiyiptemi Gitmeliydim ? Yok yok nasıl olsa birlikte bir şeyler yeriz diye düşündüm. Turquaz converslerimide ayağıma geçirip yolda oyalana oyalana gitmeye başladım.
Oraya yaklaştığımda saat 6.30du yarım saat onu beklemem gerektiğimi düşünürken onun benden önce orda olduğunu gördüm. Sevinçle koşarak yanına gittim.
"Akhsell"
"Erken gelmişsin."
"Ne diyeceğini merak ettiğim için evde duramadım."
"Olmaz saat 7 olmadan söyleyemem" dedi başını hafif yukarı kaldırıp yanındaki duvara oturarak.
"Hadi amaaaa" dedim dudaklarımı asarak.
Sağ elini omzuma koydu elinde küçük bir poşet vardı..
