1.8 | tears killed her

483 16 35
                                    

Bölüme başlamadan önce bizzat sizin için hazırladığım; Taehyung, Roséanne ve biraz da Elianna'nın duygularını yansıttığını düşündüğüm çalma listesinin haberini size vermek istiyorum. Hazırlarken çokça heyecan duyduğum hususlardan biriydi bu liste benim için. Dinlemek isterseniz, Spotify kullanıcı adımı aşağıya bırakıyor olacağım. Dilerseniz profilimdeki linkten de kısaca listeye ulaşabilirsiniz. Umuyorum ki kelimesi kelimesine içime işleyen bu liste, size de kendini sevdirir.

Spotify: weaskys

İyi okumalar. 🤍

-

and the butterfly's life for two days,
tears killed her.
(ve kelebeğin iki günlük ömrü,
gözyaşları onu öldürdü.)


Ey Tanrım, Yüce Tanrım!
Havva'dan sonra günahkâr yeryüzüne
Yaka paça silkelediğin çaresiz analar
Yavrucaklarını bu uçsuz bucaksız kasırganın,
Vahşet dolu azabından nasıl sakındılar?
Seyret yedinci semadan yarattığın vahşetin
Kara dehşetten emanet kalan izlerini,
Dağları bayırları uçsuz bucaksız bir alev aldı!
Kıyamet çocukları için yaşamaya çırpınan
Anaların göğüs kafesine dahi fütursuzca çarptı.

Cayır cayır yanıyordu harelerim, yağmur alan tenim isyan bayraklarını çekmek üzereydi. Tüm çiçeklerin rengi çekilmişti ve dünya da grileşmişti sanki birden. Adımlarımı eve ulaştıracak yollar anlamaksızın ıraklaşmış, rotam da şaşmıştı biraz. Bilhassa oldukça yorulmuştum, dizlerimdeki tüm güç ruhani bir güç tarafından sömürülmüşçesine titrekti. Tüm duygularım ne idiği belirsiz bir muamma kuyusunun içine çekilmiş olmalıydı ki yüreğimdeki koskocaman, tamamlanmaz o boşluğu söküp atamıyordum. Ne kadar ağlayacak olursam olayım, kendimi ne kadar yıkarsam yıkayım; çözümün ufuğu, bana boşuna bir harpten fazlası değil gibi görünüyordu artık.

Günahlarımı sorgulatıyordu bana pınarlarımdan sürgün edilen ıslaklığım... Sahi, annesinin Küçük Kelebeği, sevgilisinin Nazende Papatyası ne suç işlemişti böylesine ağır bir cezaya tabii tutulacak kadar? Hangi günahsızı canından etmişti, hangi masumun ruhunu küllerine zincirlemişti? Affedilemez bir kabahatim olmalıydı, olmalıydı ki bu inanca sonuma kadar bağnaz kalabilmeliydim. Vaveylaların dudaklarını düğüm edebilmeliydim. O kabahatin beni ehemmiyetli yükünün altında, yeraltına dek ezmesi lazımdı, bu meşakkati kabullenmem için. Aksi takdirde münhasır talihime dayanacak tek bir gücüm kalmamıştı benim. Dikeni taze tabanlarımda biraz daha kuvvet olsaydı hiç hayıflanmazdım, lakin ben gerçekten bitmiştim. Terimin son damlasına kadar, kemiğimin son iliğine kadar tüm yaşama sevincimden gün gün edilmiştim. Yangında kül olup da sönmemiş o kıvılcım ne, Roséanne? 

Tutunacağım dallara, hangi inancın kuvvetiyle asılacaktım bu saatten sonra? İçimde doğup, arafa varan şüphenin keskin kokusunu nasıl görmezden gelip de önüme bakacaktım? İrislerime gözleri çarpan insanlar karşıma her geçtiğinde nasıl arınacaktım bu ürkeklikten, kendimi bayırlar ardındaki mağaraya saklayıp bir daha hiç çıkarmama dileğinden? Nasıl, anne?

Tanrı armağan ettiği nimetlerin karşılığını misliyle almasını çok iyi biliyordu. Yüreğime kondurduğu küçük kızın da etini, kemiğinden çığlık çığlığa ayırmıştı.

Zihnimdeki şeridin pusulasını, üzerine basıp onlarca parçasına ayırdığım kuru bir yaprak tanesi şaşırttı. Bulanık harelerim puslu merceğine rağmen indirdi bakışlarını pabuçlarının ucundaki sararmış, canı çıkmış varağa. Birkaç saniye eserine bomboş ifadesiyle, onu tanımayı amaçlayarak baktı durdu. Kundurası altında önünü izlemeye bile lüzum görmeden ezmeye göz yumduğu yaprağı anlamaya çalıştı mantığım. Yol üstünde yatan küçücük varlığı gözden kaçırmışken kendisi, Tanrı'nın evrendeki toz tanesinden hiçbir arta kalan yanı olmayan et yığınını bir türlü fark etmemesinden yana nasıl şikayette bulunabilirdi ki? Nankörlüğün alası, insanlık vefasız bir nesilden başkası değil, diye geçirmeden edemedim rüzgarın ezgisiyle dans ederken lensimdeki yaprak.

tears killed her | vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin