Connor
Joseph yanımdan ayrıldıktan sonra ben de arkasından tekrar partiye dönmüştüm. Aslında biraz daha temiz hava almak istiyordum ama az önce hissettiğim duygular, tek başımayken beynimi yiyip bitirecekti. Müzik son ses çalmaya devam ediyordu kulaklarıma zarar vermek istercesine. Dışarıda Joseph ile kitap okumayı tercih ederdim ama nedenini bilmediğim bir şekilde benden kaçtığı için bu şansımı maalesef ki kaybetmiştim. Belki onu bulurum umuduyla kalabalığa göz gezdirsem de hiçbir iz bulamamıştım ona ait.
Arkadaşlarımın yanına yavaş adımlarla ilerlerken etrafta dans eden insanların omzuma çarpmasını umursamıyordum. Fiziksel olarak burada olabilirdim ama mental olarak tamamıyla dışarıda yaşadığım histeydim. Hayatımda hiçbir erkeğe karşı bir anlığına yoğun duygular yaşamamıştım ki bunu kabullenmekte de iyi değildim. Neden böyle olduğunu çözmeye çalışmak, o hissi yaşamaktan daha zordu benim için.
Küçüklüğümde fark etmiştim erkeklere ilgi duyduğumu, hemcinslerim gibi kadınlardan hoşlanmadığımı. Hep alay konusu olmuştum, kız arkadaşım olmadığı için. Sürekli birileri tarafından psikolojik şiddete maruz kalmıştım ki bu benim için en yaralayıcı olan kısım olmuştu. Çünkü insanlar tek tipleştirdikleri, kendileri gibi olmayanı dışladıkları ve saygı göstermedikleri bir dünya kurmuşlardı. Ben de tıpkı onlar gibiydim üstelik. Sadece duygularımı karşı cinsle yaşamıyordum ve benim gözümde aşk, aşktı.
Bu sebepten dolayı kimliğimi yıllarca saklamıştım, hala daha saklıyordum. Kendi benliğimden utanmıyordum ama bunu kimsenin anlayacağını sanmıyordum. Liseden beri oluşan travmatik olaylarım yüzündendi hepsi. Onların bir saniye bile düşünmeden kurduğu cümleler, benim belki de tüm hayatımı mahvediyordu. İstediğim ilişkiyi yaşayamıyor, istediğim aşka sahip olamıyordum.
"Connor! Önüne baksana!"
Gözlerimi yerden karşımda duran bedene çevirdim. Sınıf arkadaşım olan Josh, kaşlarını kaldırmış yüzüme alayla bakıyordu. "Görmedim." diye geçiştirdim kısaca. Üniversitenin liseden farklı olduğunu düşünmüştüm ama zorba ve şımarık tiplerin maalesef hayatın her alanında olduğu gerçeği yüzüme tokat gibi çarpmıştı buraya ilk geldiğimde. "O zaman bir dahakine görsen iyi edersin." Cümlesi bittikten sonra dişlerini sıkmıştı. Alaylı ifadesinin yerini öfkeli ifadesi almıştı. Düşündüğüm şeyler yüzünden canım öylesine sıkkındı ki laf yetiştirecek durumda değildim. Hiçbir şey söylemeden yanından geçmeye çalıştım ama duyduğum cümle yerimde kaskatı kesilmeme neden oldu. "Kendine becermek için bir erkek arıyorsan..." Devamını duymak dahi istememiştim. Geçmişte yaşadığım şeyler gözümün önünden yeniden geçerken Josh'a dönüp suratına yumruğumu geçirmiştim. Elleriyle yüzünü kapatıp acıyla inlediğinde ortam sessizleşmişti. "Bir daha bana bulaşma." Sıkılmıştım artık yaşadığım şeylerin aynı olmasından, bıkmıştım. Şiddet seven biri değildim ama yılların birikimi vardı içimde. Bundan nasibini alan Josh olmuştu. Bu onun adına yalnızca şanssızlıktı.
Josh'un suratına geçirdiğim elimi sallayıp yürümeye devam etmiştim. Buradan kurtulup odama çıkmak, müzik dinleyip tüm gerçekleri unutmak istiyordum yalnızca. Hayal dünyam, gerçeklikten güzeldi çünkü.
***
Yatağıma uzanmış, telefonumdan açtığım şarkıya mırıldanarak eşlik ederken zihnimde tonlarca hayal kurmaya başlamıştım. Gerçek aşkı bulabildiğim, bir çift, bir insan gibi yaşayabildiğim günleri... Çok mu zordu yalnızca insanca yaşamak? Birilerini belirli normlara uymuyor diye dışlamamak? İmkansız şeylerde miydi, bilmiyordum. İnsanların karşıdakinin ruhsal durumunu bilmeden böylesine gaddar olmaları canımı yakıyordu sadece.
Müzik arka fonda usul usul kendini hatırlatmaya devam ederken gözlerim dolmuştu.
"There's nothing wrong with you
It's true, it's true..."Şarkıda söylendiği gibiydi işte. Bende bir sorun yoktu, tüm sorun onların pis zihniyetiydi. Ve ben henüz 19 yaşındayken bu pisliklerin içinde mücadele vermeye devam ediyordum inatla. Belki de onlar haklıydı, belki de ben anormaldim. Kafam öylesine karışıktı ki kendimi bile çözümleyemiyordum. Ne istediğimi biliyordum ama nasıl istediğimi bilmiyordum. Kapana sıkışmış gibiydim, mutlu değildim. Kendimi ergenliğe yeni girmiş bir çocuk gibi hissediyordum.
"Beni bıraktığın için teşekkür ederim Lisa!"
Kapının arkasından gelen tanıdık sesler yatakta doğrulmama neden olurken telefonuma uzanıp müziği kapatmıştım. Gözlerimde akmayı bekleyen birkaç damlayı elimin tersiyle silmiştim sonrasında da. Odamın kapısı yavaşça açıldığında karşımda Joseph'i görmüştüm. O kadar sarhoştu ki Lisa olmasa muhtemelen çoktan yeri boylardı.
"Hey, sen... Connor!" dedi heyecanla. "Bir dakika, yanlış geldik sanırım. Tanrı aşkına Lisa, beni odama götürür müsün?"
Şaşkınlıkla onları izlerken Lisa düşmemek için kapının kenarına tutunmuştu. Yardıma ihtiyacı olduğu bariz olsa da burada neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum.
"Joseph! Zaten senin odandayız. Connor senin oda arkadaşın. Şu lanet olası odaya gir artık!"
Kolundan tutup onu içeri sokmaya çalışıyordu, ben ise gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Duygularım yeterince karmaşık değilmiş gibi bir de üstüne bu eklenmişti.
"Şaka mı bu? Connor ve ben? Hah!"
Joseph'in alaylı gülüşü kulaklarıma dolmuştu.
"Ne o? Beğenmedin galiba beni? Bir kız arkadaş mı tercih ederdin?"
Yatağıma oturup merakla yüzüne bakmıştım. İfadesizlik yüzünü ele geçirmişti. "Ah, belki de."
Lisa onu sonunda yatağına atmayı başarmış, sonrasında da bana dönüp "İyi değil. Bence bu kadar içmemeliydi." diye fısıldamıştı. Joseph ise bağırarak "Seni duyabiliyorum Lisa! Ama uykum ge..." demiş ama cümlesini tamamlayamadan uyuyakalmıştı.
"Şükürler olsun! İyi geceler Connor."
"İyi geceler Lisa."
Lisa odadan ayrıldığında gözlerim Joseph'in yatağına kaymıştı. Bu çocuk kesinlikle benim kalp ritmimi bozmayı başarabiliyordu. Bunu bu kadar kısa sürede nasıl yapabildiği hakkında, hayatımdaki her konuda olduğu gibi, en ufak fikrim yoktu. Gözlerimi devirip kalktım ve dolabımdan kahverengi, yumuşak battaniyeyi çıkarıp üzerine örttüm. Belli belirsiz "Teşekkürler Connor." dediğini işittiğimde ise gülümsemiştim.
***
🥰 Connor Fall 🥰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret of Joseph | bxb
General FictionJoseph henüz 18 yaşında, benliğini arayan bir gençtir. Amerika'ya üniversitesiye gitmesi hayatını neredeyse her anlamda değiştirip etkileyecektir.