"Eun Mi, senin ne işin var burada?" sorduğum soru karşısında gülümsemişti. Daha iki gün önce ona çarpmıştım. Hangi ara ayağıya kalkıp buraya geliyordu.
"Jimin Bey dedim ya, sizin sekreterinizim diye. Ayrıca.." masamın üzerinde hastenede çıkardığım kravatı bırakmıştım. Şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum. "Bunu unutmuşsun getireyim dedim." şaka falan mıydı bu? Sinirle saçlarımı karıştırarak, göz ucuyla Chaeyoung'a baktım.
Bizi izliyordu.
Derin nefesler alıp verdim. Hızlıca koltuğumdan kalkarak, "Peşimden gel." odamdan çıkarak kapıyı açık bıraktım. Personel odasına adımlayarak etrafa göz attım. Bu katta pek çok kişi olmazdı. Odaya girerek arkamdan da Eun Mi girdi. Kapıyı sertçe kapatıp ona döndüm.
"Benim zaten bir sekreterim var. Sana ihtiyacım yok." dudaklarını büzerek kollarını göğüs hizasında birleştirdi. "Ama ben buraya senin sekreterin olmak için geldim." başımın belası mıydı bu? Kafayı sıyıracaktım şimdi. Alt dudağımı dişleyerek kaşlarımı çattım. "Laftan anlamıyor musun kızım sen?" sesimin yüksek çıkması onu korkutmuştu. Fakat, bu benim zerre umrumda değildi.
Birkaç adım atarak bana yaklaşmaya çalıştı. Sadece çalıştı çünkü onu kolundan tutarak sırtını duvara çarpmasını sağladım. "Bana yaklaşma." sırıtmaya başlayınca deli olduğunu düşündüm. Çarptığım sanki o kız değildi başka biri gibiydi. İkizi falan mıydı acaba? "Niye? Sevgilin mi kızar?" düşüncelerimi bir kenara bırakıp, kurduğu cümleye kafa yordum.
"Sen nerden biliyorsun amına koyayım?" sinirle kolunu bırakıp kapıya yöneldim. Açtığım sırada tekrar onun sesini duydum.
"Baban."
Tek bir cümle. Tek bir cümle bile kalbimin ağrımasına sebep oluyordu. Gözlerimi saniyeler arasında kapatarak açtım. Sakin kalmaya çalışarak kapıyı kapattım. Bedenimi ona döndürdüm. Devam etmesi için başımı salladım. "Baban o kızın senin sevgilin olmasını istemiyor." kahkaha atarak elimi yumruk yapıp duvara vurdum. "Ona neymiş amına koyayım! O kim de benim hayatıma karışıyor?" sakin kalamıyordum bile. Bu adam ne bok yere hayatıma karışıyordu?
"Bilmediğin şeyler var Jimin."
"Ne varmış? Anlatta bilelim."
Öylece gözlerime boş bir şekilde baktı. Ne demek istiyordu anlamıyordum. Sinir hastası edeceklerdi beni. Sürekli hayatıma karışıp, kiminle sevgili olacağıma ya da olmayacağıma karar veriyordu ve bu can sıkıcı hale gelmişti. "O kız sandığın gibi biri değil Jimin." sabır dilercesine iç çektim. Ona yaklaşarak bir elimi duvara koydum.
"Nasıl biriymiş Eun Mi hanım, madem çok biliyorsun onun hakkında bir şey bana da anlat ben de bileyim." biraz bekledi. Hayır hayır, uzun süre boyunca bekledi. Doğru cümleleri seçiyordu sanırım. Akşam olmak üzereydi. Bütün toplantılar iptal olmuş olmalıydı. Boğazını temizlediği sırada tekrar onun mavi gözlerine baktım. "Onun babası senin anneni öldürmüş." gözlerimi kırpmadan onun gözlerine bakıyordum. Doğru muydu bu?
Elimi duvardan çekerek birkaç adım sendeledim. Yanlış duydum. Evet, yalan söylüyor. Yanaklarımda ıslaklık hissettiğimde ağladığımı fark etmiştim. "Bu asla doğru olamaz. Sırf bizi ayırmak için yalan söylüyorsunuz. Birlik olup beni ondan ayıracaksınız ama öyle bir şey olmayacak. Anladın mı? İzin vermeyeceğim." sırtımı soğuk duvara yasladım. Nefesimin daraldığını hissediyordum. Bu çok fazla gelmişti bana.
"Yalan değil Jimin. Annenle o adamın ilişkisi vardı. Babandan bunu gizlediler fakat o adamın annenle oynadığı ortaya çıkmış ve annenin bazı uygunsuz fotoğraflarını internet sitesine yüklemiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᵞᵒᵘ ᴬʳᵉ ᴹᵃᵍᶤᶜ ↭ ᴶᶤᴿᵒˢᵉ́
Фанфикİlk bakışta ona tutulmuştum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Gözleri, dudakları, saçları ve gülümsemesi.. O gözleri kısılana kadar gülümsemesi beni benden almıştı.