*ÇOK YORULDUĞUM BİR GÜN*

17 3 4
                                    

Sadece kapıda ona öylece bakakalmıştım. Ağzı ve burnu tamamıyla kan içerisindeydi. Oda bana çaresizce bakıyordu sadece. Ceylin'e döndüğümde o da aynı benim gibi şaşkınlık içerisindeydi. Yaklaşık 3 dakika kapıda durduktan sonra içeri girmeyi başardık.

 İçerisi de aynı Eray gibi perişan haldeydi. Yerler kan lekeleri ile dolmuştu. Sonunda salona girdiğimizde Eray konuşacak durumda olmadığından ona yatmasını söyledim. Hiç itiraz etmeden koltuğa uzandı. Odasından bir battaniye alıp üzerini örttüm.  Mutfağı bulduğumuzda Ceylin'le oraya geçtik. Ceylin tabii ki dayanamayıp söze girdi:

-Deniz, ona ne olmuş böyle!?

- Bende bilmiyorum Ceylin ama bu normal değil. Görmüyor musun her tarafı kan içinde!

- Aynen. Bakalım öğreniriz uyandığında. Aaaa sen babaanneni ara! Kadın çok korkmuştur.

- Ne diyeceğim ki Ceylin!?

- Valla bende bilmiyorum ama mutlaka ara kadıncağız ölmüştür korkudan.

-Hmm ,tamam... 

-Alo

-Alo babaanne?!

- Deniz neredesin? İyi misin ? Bacağına bir şey oldu mu?

- Babaanne şuan çok iyiyim...

(Ne kadar acı çekiyor olsam da...)

- Peki şuan neredesin?!

- Babaanne çok uzun hikaye ,ben eve gelince her şeyi anlatacağım. Hadi görüşürüz...

-De-...

Dııııııt dııt

- Kadının yüzüne mi kapattın?!

- Mecburdum Ceylin! Hadi bir şeyler hazırlayalım ona.

-Ooo filmlerdeki gibi haa!

- Ceylin!

- Off tamam ama ben bi bok bilmiyorum. Ne yapacağız?

- Valla bende bilmiyorum ,artık internetten bakarız. Sen araştırırken ben bi  Eray'ı kontrol edeyim.

Ceylin'in imalı imalı bakışları...

- Ceylin gözlerin öyle kalacak işine dön!

-  tamam be!

Salona gittiğimde hala mışıl mışıl uyuyordu. Her tarafında kan olmasına rağmen bebek  kadar tatlı uyuyordu.

İçeriye girdiğimi kapı gıcırtısından anlayacak ki gözlerini araladı:

- Deniz, sen misin?

-Evet . Hadi uyu kendini, yorma

Ve saniyesinde uyuması...

Onu hiç böyle görmemiştim. Çaresiz ,mutsuz ve daha birçoğu...

Gözümden bir damla yaş aktıktan hemen sonra oradan ayrıldım. Onu böyle görmeye dayanamıyordum...

Mutfağa girdiğimde Ceylin malzemeleri ayarlamaya başlamıştı bile:

-Ne yapıyoruz?

- Sebze çorbası

- Aaaaa aynı filmlerdeki gibi. Tövbe tövbe!

- Valla ben filmlerdeki gibi olması için yapmıyorum. Evde sadece sebze var.

-He tamam. Hani sen on saattir saçma saçma imalar yapıyorsun ya o yüzden yaptık herhalde.

- Ohaa ,cidden mi Deniz?!

- Ya off uzatma hadi başlayalım.

-Tamam.

Yaklaşık 1 saat sonra bir şeyler çıkarmıştık ortaya.  Yavaş yavaş  pişiriyorduk:

-Kıız! Bizden aşçı olur ha.

-Yani bi sebze çorbası yapabilelim hani Ceylin di mi?

- Off! Sende bi hayal kurdurmuyorsun ha!

- Önüne bak. Elini yakacaksın bak!

-Ahh! elimm

Ya ben kain falan mıyım?  



-Off Ceylin ! Gel şuraya. Al şu buzu. Ya ben neler yaşıyorum böyle ya Rabbim!

- Şişmiş sanki?!

- Ya yok bir şey! Sen buzu tutmaya devam et ve  Eray'ın yanına git ben devamını hallederim,hadi

- Öff tamam. Ahhhh!

- Bağırma be. Uyandıracaksın!

Allah'ım sen beni bugün neyle sınıyorsun!? Allah'tan çorba hızlı pişti. İçeriye vardığımda dedikoducu kadınlar gibi lafa dalmışlardı bile:

-Oooo muhabbetiniz bol olsun.

- Teşekkürler kanki . Naptın çorbayı?

- Sen olmadığın için yarım saatte pişti. Eray nasılsın?

-Daha iyiyim. Keşke beklemeseydiniz burada.

- Olsun. Ağrın var mı?

-Biraz.

-Ağrı kesici getireyim mi?

- Gerek yok .Teşekkürler.

-Çorbanı getiriyorum o zaman.

-Tamam.

Yaklaşık 15 dakika içerisinde çorbayı bitirmişti:

- Çok teşekkür ederim. Keşke uğraşmasaydınız.

-Ne uğraşması? Ceylin'in elini yakması dışında çok eğlenceliydi. Zaten o da dikkatsizliğinden oldu .

- Hahaha çok komik! Hala elim aciyo ya.

-Tamam ya bir şey demedik. Ya Eray sana ne oldu böyle!?

-İşin kötüsü bende bilmiyorum.

-Nasıl yani!

- Ya yolda yürüyordum ve bir anda arkamdan gelen biri beni dövmeye başladı.

- Nee!?

-Bende anlamadım. Eve kendimi zor attım sonra da zaten direk sana mesaj attım.

Hafiyemiz hemen söze atladı:

- Bir düşmanın var mı?

-Aslında var...



Rüyadaysam UyandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin