-23-

26 4 0
                                    

                                                                    -23-

Düşman içimdeydi.

Aşağı inip lavaboya koşarken bizimkilerin orada olduğunu bilmiyordum. Girdiğim gibi içimde ne kadar ilaç varsa kusmaya başlamıştım bile. Yasemin'in sesini duydum.

"Miray! Miray iyi misin?"

Dudağımı sildim yavaşça. Ağzımdaki iğrenç tat tekrar kusmamı bile sağlardı. Titreyen sesimle cevap verdim.

"İyiyim..sadece midem..üşüttüm sanırım."

"Geleyim mi kuzen?"

"Ben hallederim Emir."

Adım sesleri uzaklaşırken derin derin nefes almaya başladım. Kapının önünde çöktüm ardından. Gözlerimi kapatıp başka şeyler düşünmek istedim.

"Küçük, çık hadi."

Anıl'ın sesi kulağımda yankılanırken yavaşça ayağa kalktım bu kez. Bugün İstanbul'a dönecektik. Okul sorun çıkarmış, bir süre daha gitmezsem tüm bağlantılarımızı keseceğini söylemişti. Kapıyı açıp aynı yavaşlıkta dışarı çıktım. Anıl suratıma bakıyordu.

"İyi misin güzelim? Hastaneye gidebiliriz bak."

"İyiyim. Üşüttüm sanırım. Önce ateş, şimdi mide bulantısı. Geçer birkaç güne."

Onaylar gibi başını salladı.

"Hadi ben giyineyim. Bugün çok işimiz var."

Anıl gülümseyince odama yöneldim. Giyeceğim şeyler pek umrumda değildi. Altıma gri bol bir eşofman, üstüme de hafif crop siyah bir sweatshirt geçirdim. Aynanın karşısına geçip solgun yüzüme baktım. Ardından bir tarakla hafifçe saçımı taradım. Aşağı indiğimde Sude ve Yasemin hazırlanıyorlardı sanırım. Odada sadece Emir vardı. Anıl'ın dışarıda beklediğini söyledi. Ona döndüm.

"Emir, şey bir şey sorabilir miyim?"

"Sor tabii güzelim."

"Çınar'la konuştun mu hiç?"

Kaşlarını çattı önce. Düşünüyordu sanırım.

"Aslında bu aralar hiç konuşmadık. 3-4 gündür de hiç görmedim kuzen."

İçimdeki kırıklık çoğalıyordu sanki. Onu kırmıştım. Hemde çok. Ne vardı ki? Sikik bir konuşmayı dinlemişti işte. Ne olurdu?

Başımı salladım hafifçe. Anladım der gibi. Emir suratıma merakla bakarken Sude'nin sesini duydum.

"Biz hazırız bebiiişşş."

Onlara döndüm. Giyinmişlerdi. Dışarı doğru adım atmaya başladım. Nereye mi gidiyordum?

Evime.

Dört sokak kadar uzaktık biz hep Emir'le. Birimiz mutlaka aşardı o çocuk dolu sokağı. Emir aşarsa kavga ederek gelirdi. "Miray beni bekliyor." derdi herkese. Ben ona giderken, önüme geçen herkese bir yumruk geçirirdim. Ağlarlardı. Annem anneleriyle konuşmak zorunda kalırdı hep. Sonra aramıza koca İstanbul girdi. O dört sokaklık mesafe, kilometrelere dönüşmüştü. Ve ben artık yumruk atarak ulaşamadım Emir'e. Ya da o önündeki çocuklara bağıra bağıra gelemedi yanıma.

"Aynı şeyi düşünüyorsun değil mi? Korkma dövmüyorum artık her önüme geleni."

Emir'in sesiyle gülümsedim. O da gülümsüyordu.

"Artık bana ulaşmak için birilerini dövsende yetmez kuzen. Çok uzağım ben buraya. Dört sokak yok artık aramızda."

Gülümsemesi dondu önce. Sonra soldu. Ben ise kendime küfrettim. Emir beni kolunun altına aldığında evin önünde dikiliyorduk. Evimin önünde. Benim çocukluğum burada yatıyordu. İçimde kalmayan bütün çocukluğum buradaydı. İçeri doğru ilk adımımı attığımda Yasemin ve Sude hemen arkamdaydı. Yavaşça anahtarımı çıkardım. Anahtar deliğine takıp çevirdim.

Küçük KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin