13- Tartarus'ta Sıradan Bir Gün Geçiriyorum [Percy]

196 23 45
                                    

Percy başından geçen berbat olayları birine anlatırken kendini daha da berbat hissetti.

 Ama Damasen iyi bir dinleyiciydi. Ondan çok daha sabırlıydı, (Percy bunu çok yaşlı olmasına bağlamayı tercih etti) ve birkaç soru sormak dışında sözünü hiç kesmedi.

 Percy her şeyi, ama her şeyi ona anlattı. Annabeth’le evinde geçirdikleri koca bir günü, kampa gelişlerini, herkesin kendisine suçluymuş gibi davranışını, sonra da deniz tanrısının gelip ona neler dediğini, Olimpos’a gidişlerini, ihanet suçundan yargılandığını, tanrıların çoğu tarafından hain ilan edildiğini ve Tartarus’a sürgün edilişini.

 Dahası da vardı. Tartarus’a düştükten sonra yaşadıklarından da bahsetti. Damasen’in ona verdiği tek cevap, elini desteklercesine omzuna koyup okşamak oldu.

 Percy ona baktı. “Doğru yolda olduğumuzdan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?”

 “Ben Tartarus’un çocuklarından biriyim,” diye cevapladı gigant. Doğru ya. “Ölümün Kapılarının yerini zaten biliyorum, sadece Tartarus’un kalbine ulaşmalıyız. En kısa yolumuz biraz zorlu. Belki de Iapetus sana anlatmıştır?”

 “Bir yol olduğunu ama sadece Titanlar ve onlar gibileri için olduğunu söylemişti,” dedi Percy. Hatırladığı kadarıyla Titan dostu kedisi Küçük Bob’la beraber onları Acheron Nehri’nin karşı kıyısında karşılamıştı.

 “Doğru. Bahsettiğim yol en güveniliridir ama sadece ölümsüzler gidebilir. Sen Gece’nin Malikanesi’nden geçmek zorundasın.”

 “Hevesle bekliyorum,” diye homurdandı. Eğer gece tanrıçası onu ve Annabeth’i hatırlamazsa hiç sorun değildi, elbette. Malikaneye atlarken kazara Kaos’a düşüp hiçliğe karışma ihtimali dışında. Ama bu Nyks kadar büyük bir sorun değildi ona göre.

 “Peki nerede buluşacağız?” diye sordu Percy yol arkadaşına. “Acheron mu?”

 Damasen kaşlarını hafiften çattı. “Oranın güvenli olduğundan emin misin?”

 Percy burnundan güldü. “Sayılır. En azından, Gece’nin çocukları gelmiyor.”

 “Nereden biliyorsun?”

 “Geçen sefer de öyle olmuştu. Biz... Akhlys’i defettikten sonra, Nyks ile karşılaşmıştık. Onu ve çocuklarını etrafa karanlık yaymaları için kandırdık ve kör olduklarında da kaçtık. Malikane boyunca peşimizden geldiler, ama Acheron’u aştıktan sonra puf diye yok oldular. Galiba Acı Nehri’ni aşmaktan hoşlanmıyorlar, ama neden bilmiyorum.”

 “Hımm...” dedi Damasen sakalını ovuşturarak. Bu hareketi babasını hatırlatınca Percy başını çevirdi ve onu unutmaya çalıştı.

 “Bu biraz da olsa mantığı olmayan bir şeye benziyor,” dedi gigant.

 “Neden?”

 “Çünkü biraz... ne denir ona...”

 “Saçma?” diye tahmin yürüttü Percy.

 “Çünkü biraz saçma. Neden Acı Nehri’ni geçmediklerini anlayamıyorum. Orası Nyks ile Tartarus’un sınırıdır, dolayısıyla annelerinin bölgesinden çıkmış olacaklar. Ama bunu hep yapıyorlar, en azndan çoğu.”

 “Evet,” diye katıldı ona Percy. “Çok örnek var. Nemesis. Hekate. Arailer. Thanatos. Hypnos.”

 “Aynen öyle,” dedi Damasen. “Tanrı ya da Titan olan çocukları zaten çoğunlukla evine uğramazlar bile. Canavar olanlar da öyle. Ama asıl, onun ilk çocuklarıdır.”

PJO- Gizli KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin