fionna, michael'ın ona cevap vermediği ilk gün telaşlandı.
ikinci gün, şarkıyı yazmaya başladığını ve aklınca fionna'dan intikam almaya çalıştığını düşündü.
üçüncü gün, ona her gün atacağı, şarkıyı bitirdin mi, mesajlarının ilkini gönderdi.
haftanın geri kalanı makul geçti.
sekizinci gün, yakında şarkının elinde olacağını düşünüyordu.
dokuzuncu gün, ben de onu dokuz gün bekletmiştim, dedi.
onuncu gün, ceza, diye mırıldandı.
on birinci gün, michael'in fionna'dan intikamını söke söke aldığını düşündü.
onu takip eden iki gün ona mesaj atmayı sürdürdü.
on dördüncü gün, ona son bir şans verdi.
on beşinci gün attığı mesajları kesti.
on altıncı gün boyunca çikolata yedi.
on yedinci gün öldüğünü düşünmeye başladı ve instagramını kontrol etti, hala fotoğraf yüklemeye devam ediyordu.
on sekizinci gün onun şarkılarını dinlemekle geçti.
on dokuzuncu günün de öncekinden bir farkı yoktu.
yirminci gün, aslında michael'a ve onun ayarsız esprilerine ne kadar bağlanmış olduğunu farkedip ağlamaya başladığı ve daha çok çikolata yediğ gündü. bu güne en sancılı gün adını verdi.
yirmi birinci gün, ızdırap sona erdi.