Misaki'nin sözde beni kucaklayan ama aslen beni boğmaya çalışan kollarından kurtulduğumda bir ayıyla güreşmiş gibi nefes nefese kalmıştım.
"Kızım bir rahat bırak,anlatacağım dedim ya! " büyük bir öfkeyle ona çemkirirken beni kesinlikle duymuyordu.
"Nerdesin lan sen!? "
"Bakıyorum da nazik ve kibarlık formundan hiçbir şey kaybetmemişsin. " hala nefesimi düzenlemeye çalışırken kafama bir tane vurdu. Öfkeyle üzerine atladım.
Bir müddet saç baş birbirimize girdikten sonra, birlikte bütün Amerika'yı inletecek şekilde kahkaha atmaya başladık.
"Özlemişim seni sıpa. " kendini dahaca hiç oturmaya fırsat bulamadığım koltuğuma atarken kaşlarım çatıldı.
"Bakıyorum da iyice babaannene benzemişsin. Ne oldu? Ben böyle atlayınca koltuğun yayları mı bozuldu? " dedi yarı alayla. Ona yakalanmış olmanın verdiği utançla başımı mutfağa çevirdim. Kesinlikle bir şeyler yemeliyim.
"Ne alakası var? " dedim dünyanın yuvarlak olduğunu inkar eden sesimle.
"Sadece tozlar havaya kalkıyor, " diye lafı ağzımda yuvarladım. Ama tabii ki bunuda kaçırmamıştı benim pek sevgili arkadaşım.
Gülünce zaten kısık olan gözleri iyice kapanmıştı. Öfkeyle homurdanarak mutfağa ilerledim. Yemeklerini henüz tatma zevkine erişemediğim Robert, masaya yaslanmış elma yiyordu.
Beni görünce yüzünde oluşan gevrek gülümseme tüylerimi diken diken etti. Yine de ne hissettiğimi belli etmemeye çalışarak masaya kuruldum.
"Vay, bizim kaçak ev sahibi de buralardaymış. Böyle rahat oturduğunuza göre babanızla daha konuşmadınız sanırım? "
Şaşkınlıkla ona bakarken dilim tutuldu. Ben yokken ev halkına bir şeyler içirmişlerdi de benim mi haberim yoktu? Yoksa oksijen Robert'a kafamı yapıyor?
Ona japon balığı gibi bakmaktan vazgeçip öksürerek önüme döndüm. Misaki'nin etkileri işte.
"Laubali hareketlerden hiç hoşlanmam Bay Blueni. Lütfen kendinize gelin. " sesime otoriter bir hava yüklerken bir yanım hala ağzı açık şaşkınlıkla Robert'a bakıyordu.
"Bak sen şu işe, yoksa bizi hissedemiyor musun? Anlaşılan delfina güçlerin tam uyanmamış. Ya da bir aptalsın. Bu da seçeneklerde var tabii." sinirli bir kahkaha atıp elmasını çöpe fırlattı. Korkuyla yutkunurken beynim olanları analiz etmeye çalışıyordu. Açıkçası eve gelince şizofren olduğumu ve her şeyi kendi kafamdan uydurduğumu düşünmüştüm.
Ama karşımda durup beni sinir eden bir adet Robert, bunları uydurduğum gerçeğini inkar ediyordu. Yavaş ve sakin adımlarla bana yaklaşmaya başladığında ayağa kalktım ve geri geri yürümeye başladım. Cidden mi? Rahat bir nefes aldığım tek bir saatim bile olamayacak mı yani?
"Bak,Robert neyden bahsettiğini bilmiyorum. Ama şu an beni ürkütüyorsun. " sırtım tezgahın kenarına değdiğinde elimi arkama götürüp kendimi koruyabilecek bir şeyler aradım. Çığlık atmak seçeneklerimin başını çeksede ev halkına rezil olmayı kendime yediremiyordum.Bana iyice yaklaştı. Siyah gözleri parlak yeşile dönerken küçük dilimi yutmak üzere olduğumu söylemiyorum.
"Ben bir cinim.Su cini. Hem de büyülü varlıklar arasında epey bir şanım vardır. Ve benim ağır varlığımı hissedemedin. Kurtarıcımız (!) delfina bir asır geciktiği gibi aynı zamanda işe yaramaz biri olarak geri dönüyor. " burnundan solurken söylediği cümleler bunlardı. Yani sanırım.
"Hey,hey kendimi ezdirmeye niyetim yok. Asıl siz bana bir açıklama yapmak zorundasınız. Bir kaç gündür hayatım cehenneme döndü. Aptal bir Alfa geliyor ve hayatım hakkında kararlar veriyor. Sonra başka biri çıkıyor ve daha sebebini bilmediğim bir şeyden ötürü üzerime yürüyor. Hepinizin derdi ne? Cevap istemiyorum." dedim açılan ağzını sert bir şekilde kapayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT ADAM:ALFA
Fantasy-Hangisi daha tehlikeli olabilir? Çekirdek almak için gittiği markette hayaletler görmesiyle başlayan olaylar silsilesinin içerisinde kalan Silver mı? Babasının ölümüyle gözü dönmüş bir Alfa mı? -Hangisi daha aşık? Hiç kimse tarafından sevilmedi...