31. BÖLÜM: "ŞEVKATİN KOLLARI"

2.6K 133 11
                                    

Dostlar... Öldüm.

Artık çift görüyorum sanırım:(

Belim sırtım gözlerim baya ağrıyor şu an bitireyim derken. Emeğe karşılık oy vermeyi ve

en en en önemlisi satır arası yorum yapmayı lütfen unutmayalım.

Okuyucumuz da baya bir yavaş artıyor (ağlayan emoji) dünyanın en yavaş büyüyen ailesiyiz sanırım.

Hayvan gibi uzun olan bölümümüze geçelim.

Canım okuyucularım yıldıza basalım da okuyalım en uzun bölümümüzü...

Öpüldünüz

     Sabrina Carpenter- Exhale

-

Kapının kilidi için gelen kişiler işlerini halledip kısa süre içinde evi terk ettikten sonra, evde yeniden yalnız kalmıştık. "Tamam artık," dedi William. "Rahatlayabilirsin. Daha isteseler de giremezler ama yine istersen bir koruma dikerim kapıya."

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Yok. Zaten burada değiliz. Yalnızca anahtarın ellerinde olmasını istemedim," bunu söylerken takılan yeni kilide de bir bakış atmıştım. Kapının hemen ağzındaydık.

"Öyleyse çıkalım. Alacaklarını aldın değil mi?" diye sordu toparlanarak. Başımı salladım. Albümü de diğer eşyalarımı da almıştım.

"Çıkalım," dedim kapının kulbuna elimi uzatırken. Bu koridorun duvarları, daha önce boğazıma sarılan ellere de tanıklık etmişti; doğumuma da. Sahi, ne çok şey yaşamıştım ben bu evde? Anne ve babamın hatırası olmasa bir dakika daha beklemeden satardım burayı.

Evden çıkıp William'ın son model arabasına binerken aklıma gelen şeyle biraz duraksamıştım. "William," diye seslendim ona. Arabayı çalıştırmadan hemen önce bana döndü. "Eve gitmeden önce bir yere uğrasam?" Keşke kime olduğunu sormadan yalnızca verdiğim adrese götürseydi ama maalesef her şey istediğimiz gibi ilerlemiyordu hayatta.

"Uğrayalım. Nereye?"

Dudaklarımı dişlerim arasına alırken "Emily," diye yanıtladım onu. "Ama yanlış anlama. Ona bizzat söylediğim, uyardığım bir şeyi yine dinlemedi. Öylece bırakmak istemiyorum. İçimde kaynayan bir öfke var," diyerek az çok içinde bulunduğum durumu izah etmeye çalışmıştım.

William üstelemedi. "Sorun değil, gidelim." Bundan hemen sonra ona zaten yakınlarda olan evin adresini verip arkama yaslanmıştım. Gerginliğim hâlâ had safhada olsa da Emily'nin yaptıkları artık canıma tak ettirmişti.

Ona bundan Paul'a bahsetme demiştim, bahsetmişti. Ona güvenmiştim, sırtımdan bıçaklamıştı. Derdimi anlatmıştım, derdimin asıl sahibiyle bir olmuş; kuyumu bizzat kendi elleriyle kazmıştı. Şimdi ona ne diyorduk? Dost mu? Beraber geçirdiğimiz yıllar bunun affı olabilir miydi?

Araba sonunda tanıdık sokağın ve ardından evin önüne durduğunda derin bir nefes alıp kemerimi çözdüm. "İstersen sen burada bekle. Fazla sürmez zaten," diye mırıldandım gerginlikle. En yakın arkadaşımın(!) evine bu şekilde giriyor olmak yıpratıcıydı.

"Geleceğim," dedi William sanki korktuğu bir şey varmış gibi. O böyle net bir tavırla kendisini ifade edince herhangi bir şey söyleme girişiminde bulunmadan arabadan indim. Kendi bilirdi.

Senden KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin