Kalabalığın Arasındaki Prens

372 50 72
                                    

Hava kararmak üzereydi. Saraydaki tüm çalışanlar balo yüzünden oradan oraya koşturuyor, kahya ise her şeyin eksiksiz olduğundan emin olmak istercesine en ince ayrıntısına kadar etrafı kontrol ediyordu.

Büyük salonda davetliler için yer alan küçük masalar, dans edenlere yer açmak adına kenarlara koyulmuştu. Krem rengindeki mermer desenli fayans tarzı zeminin aralarına serpiştirilen altın çizgiler ile yine krem rengi olan duvar kağıdının üstündeki altın yaldızlı desenler hoş bir uyum sağlamıştı. Zenginliğimizi belli eden dekor, fazlasıyla elit bir hava veriyordu ortama.

Salona girişi sağlayan büyük kapıya yaslanmış halde etrafa göz gezdiriyordum. Ailemizden kimse bizzat gelip işlerin gidişatını kontrol etmezdi, yıllardır bizimle olan ve babamdan çok gördüğüm kahyamıza güvenleri tamdı.

Ancak ben onlar gibi köşede oturup beklemeyi sevmezdim. Küçüklüğümden beri elimden geldiği kadar çalışanlara yardım eder, bir işin ucundan tutardım. İlk başlarda kral ve kraliçe itibarlarını bahane ederek beni azarlasalar da, bir süre sonra pes etmişler ve beni kendi halime bırakmışlardı.

"Prensim, bunları mutfak kısmına götürebilir misiniz?"

İşte bu yüzen çalışanlarımızın yanında büyümüş sayılırdım ve hepsi birer abla ve ağabeyi gibiydi benim için. Saygı ekini kullansalar da, beni kendi oğullarından farklı görmezdi çoğusu. Bu yüzden onlara minnettardım, beni büyüten kişiler onlardı.

"Elbette noona, dikkatli ol."

Merdivene çıkmış, süsleri asan kadına uyarımı da yaptıktan sonra işaret ettiği yere baktım. Masanın üzerinde tahta bir kutunun içinde şarap şişeleri duruyordu. 

Kutunun iki yanından dikkatli bir şekilde tutup mutfağa doğru ilerlemeye başladım, bunlar babamın yıllardır mahzende beklettiği ve gözü gibi baktığı şaraplardı. Bu yüzden olabildiğince dikkatli davranıyordum.

Neyseki sağ salim mutfağa ulaştığımda görevlilerden birine nereye koymam gerektiğini sorduktan sonra belirttiği yere bırakıp kalabalık yerden çıkmıştım. Balonun başlamasına kısa bir zaman kalmıştı ve ben hala kıyafetlerimi değiştirmemiştim.

Kraliçeye yakalanmamaya çalışarak büyük merdivenlerden çıkıp odama girdim. Eğer annem beni görmüş olsaydı halen hazır olmadığıma dair söylenir ve azarlardı, her ne kadar çoğunlukla bana karışmıyor olsa da bu balo tüm halkın yıllardır beklediği baloydu.

İki krallığın uzun savaşlar sonucu bir anlaşmaya varıp birleşmesi sebebiyle gerçekleştiriliyordu. Kral olan babamın çektiği sıkıntıları halen dün gibi hatırlıyordum, savaş yüzünden meydanda çıkan kaosu hatırlıyordum. Ancak bunların geride kalmış olması beni rahatlatıyordu, yaşanan her şeyin üstünü bu bahaneyle kapatabiliyordum.

Ailemiz için çalışan tasarımcının, yatağımın üstüne özenle yerleştirdiği kıyafete bir göz attım. Kesinlikle benim tarzım değildi. Siyah kumaşa işlenmiş, yine kumaş kadar koyu rengi olan taşların değerli olduğu bir metre öteden anlaşılır derecedeydi. Tasarımcının, annemin isteklerine göre hareket ettiğini biliyordum ve ben, kesinlikle onun istediğini yapmayacaktım.

Siyah takımı kılıfına koyup odamdan dışarı adımladım ve her zaman kapımın önünde nöbet tutan muhafıza döndüm.

"Bunu al ve Bay Kim'e geri götür, kendi istediklerimi giyeceğimi de belirt lütfen."

Kafasını sallayıp elimdekileri aldıktan sonra ayrılmıştı. Ben de odama geri dönüp arkamdan kapıyı kapattım ve giyinme odama girdim. Zaten yeterince kıyafetim varken sürekli bir yenisini diktirmek bana göre israftı. Anneme bunu her söylediğimde geçiştiriyordu ve bu canımı sıkmaya başlamıştı.

Tourner Dans Le Vide, Hyunin ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin