twelfth of February, nineteen seventy-one

213 23 175
                                    

uzun zaman sonra, yukarıda çok tatlı bir şarkı var :] benden izmirli dostlarıma gelsin ve izmir aşığı olan herkese...

iyi okumalar :]

*~*~*~*~*

12.02.1971

İstanbul'da bulutlu bir sabah
Ayla'nın evi

Ayla ve Harry

Harry:

Duyduğum kırılma sesiyle olduğum yerde sıçradım. Bir süre etrafıma baktım. Kollarımın arasında kocaman bir yastık vardı. Bu da neydi böyle... Ayla neredeydi?

Kırılma sesi...

Kendimi mutfakta bulmam birkaç saniyemi almıştı. Korktuğumun aksine etrafta kan falan yoktu ancak bir kâsenin tuz buz olduğunu görmüştüm.

"Ayla..." diye mırıldandım, "İyi misin?"

"Ben..." diye mırıldandı bakışlarını yüzüme dikerken, "Üzgünüm... seni uyandırmak istemedim, ben..."

"Sorun değil..." diye mırıldandım ve ona doğru atıldım.

"Dur!" diye mırıldandı, "Ayağında bir şey yok, kesilecek..."

Hafifçe gülümsedim ve dikkatle ona yürüdüm, ona sarıldım. Kollarımın altında tir tir titriyordu. Niye bu kadar korktuğunu anlamamıştım bile, "Oturmak iste misin? Sana su getireyim."

"Harry..." diye mırıldandı, bir şey söyleyecek gibi baktı.

"Hım..." dedim oturması için sandalyeyi çekerken. Dikkatle oturdu. Çok garip bakıyordu... bir şey mi olmuştu?

Dizlerimin üstünde çöktüm ve ona baktım, gözlerinde korku vardı. Bir şey olmuştu.

"Ayla..." dedim, "Bir şey olmuş, ne oldu?"

"Ben..." dedi ve yutkundu, "Ben... kahvaltı hazırlamak istiyordum ama... yapamadım."

Devam etmesini bekledim, ancak etmiyordu, "Sadece bu mu?" diye sordum.

Başını salladı, "Hıhım..." göz göze gelmek için eğilip bükülüyordum, ancak bir türlü yüzüme bakamıyordu.

"Ayla..." dedim ve çenesini kavradım, "Hiç iyi bir yalancı değilsin. Ne olduğunu söyle..."

Gözlerime baktı, "Harry... ben... bir an yani..."

"Evet..." dedim, devam etmiyordu çünkü.

"Parmaklarımı hissedemedim, yani... ben... bilmiyorum... kase..."

Gözlerinden yaşlar süzüldü ve sustu. "Şşşşş..." diye mırıldanarak ona sarıldım. Ne yaptığımı bilmiyordum ancak... ben de çok korkmuştum. Bu ne demek oluyordu? Vaktimiz mi azalıyordu? Dinlediğim, konuştuğum düzine kadar doktoru düşündüm... Bana bunun olabileceğini söylememişler miydi? Tanrım... neden bu kadar çabuk?

"Özür dilerim, Harry... ben..."

"Ne için özür diliyorsun..." diye mırıldandım ve hafifçe geri çekildim, "Sorun değil, tamam mı? Ağlama..." dedim ve yüzündeki yaşları sildim, "Bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım, olur mu? Hani meşhur bir börekçi var demiştin ya... belki börek yeriz. Sonra da bir telefon buluruz, doktorlarını ararız. Ondan sonra da babanı ziyaret ederiz... Ne dersin?"

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin