Asansörde Savaş'ın korumalarından biri vardı. Onu görünce çok şaşırmıştım ama o yüzüme bile bakmamıştı, telefonda bir şeyle ilgileniyordu. Geride olduğumdan telefonunu rahatça görebiliyordum. Savaş'a yazıyordu. Ve hayatımda ilk kez birinin telefonunu dikizlemeye başladım.
"Abi Tuncay paketi yarın bizzat kendi sana teslim edecekmiş. Biz de şimdi bağ evine geçeceğiz. Siz ne zaman çıkarsınız, ona göre Eren Beyi de bilgilendirelim."
Eren mi? O adrese Eren de mi gelecek?
Eren'i görmek onunla konuşabilmek için her şeyi yapardım. Bu yüzden oraya bende gidecektim. Ela ve Dilan'a mesaj attım. Olanları kısaca sesli mesaj halinde anlattım. Adres ve Eren'den de bahsederek mesajı gönderdim.
Ikisi de dinledikten sonra adrese geleceklerini söylediler. Onları beklemeden önden gitmeye karar verdim. Onlara konumu attıktan sonra çoktan yola koyulmuştum. Oraya doğru düzgün otobüs gitmediği için taksiye bindim.
On beş dakika kadar sonra arabalar seyrekleşti. Anayoldan çıkarak ağaçlık bir alana girdik. Şoföre sorduğumda yirmi dakikaya dediğim yere varacağımızı öğrendim. Biraz sonra dikkatimi başka bir taksi çekti. Hemen arkamızdan geliyordu. O yol üzerinden gidilecek başka yerler de vardı. Bu yüzden tedirgin olmamaya çalışarak yola odaklandım.
Sonunda bağ evine yakın bir yerlerine vardığımızda parayı ödeyip taksiden indim. Yoluma yürüyerek devam ettim. Arkamdan birinin yürüdüğünü hissettim ama dönüp bakmadım. Tek odağım Eren'e kavuşmaktı o an.
Bağ evi göründüğünde heyecanlanmıştım. Kapıda arkası dönük biri vardı. Hala biraz uzakta kaldığım ve miyop olduğum için kim olduğunu görememiştim. Arkamdaki ayak sesi yakınlaşmaya başladığında en sonunda arkamı döndüğümde şaşkınlıktan ölebilirdim. Geçen kafedeki afet çocuk Enes'ti.
"Ne işin var burada?" dedim şaşkınlığımı koruyarak.
"Benden öyle kolay kolay kurtulabileceğini mi sandın? O adam o günün hesabını verecek," deyip sinsice sırıttı.
Sonra bana yaklaşmaya başladı. Geriye gide gide bir ağaca toslamıştım.
"Uzak dur benden," diyebildim ama acayip derecede korku sarmıştı bedenimi.
Kolumdan sıkıca kavradı. Birden, bırak, diye bağırmaya başladım ama umursamadan sert bir şekilde ormanlık alana çekmeye devam ediyordu. On dakika kadar cebelleştim Enes ile. Baya sinirlenmişti.
"Rahat dur lan," diyerek sertçe yere savurdu beni.
Başımı yerdeki taşa sertçe vurduğumda Enes'e edebileceğim en ağır küfürleri sıralamaya başladım. Gözümün önünde yıldızlar uçmaya başladığında sertçe yerimden kaldırdı. Başıma elimi götürdüğümde kanadığını gördüm.
"Enes bırak beni, ben mi dedim Savaş'a gel döv diye," dedim sinirle.
"Kes sesini," diyerek çekiştirmeye devam etti.
Hala cebelleşiyordum Enes ile. Bırakması için her şeyi yapıyordum ama sadece daha çok sinir ediyordum. En sonunda yine yere fırlattı. Bu sefer de dirseğimi ağrıtmıştım.
Ben yerde ahlanırken Enes'in gömleğinin düğmelerini açtığını gördüm. Korku vücuduma daha çok nüfuz ederken arkadan tanıdık bir ses duyuldu.
"O başladığın işi bitireyim deme, seni öldürürüm."
Savaş'tı bu.
"Savaş," diyebildim sessizce.
Ama başımın ağrısından odaklanamıyordum olanlara.
"Vay paşam, ne hızlı çıktın karşıma," dedi Enes pis pis sırıtarak. Savaş daha çok sinirlendi. Ama yüzüme hiç bakmıyordu.
"Birazdan sikicem belamı sırıt sen," dedi aynı duygusuzlukla Savaş.
Bu arada arkadan bir koruma gelip Enes'in sırtına vurdu. Enes küfrederek yeri boylarken Savaş, Enes'in üstüne yürümeye başladı. Enes'e yaklaştığında Enes elinde duran şeyi Savaş'ın karın bölgesine salladı. Savaş acıyla inledi. Ona bir şey oldu diye korkmuştum ama sadece sıyırmıştı. Enes'in elinde duran şeyin bıçak olduğunu koruma Enes'i tuttuğunda gördüm.
Savaş korumalarına emirler yağdırmaya başlamıştı. Ama sesler bende bulanıklaşmaya başlamıştı. Beynimin içinde dönüp duruyordu ama anlayamıyordum. Başım daha çok ağrımaya başlamıştı. Son olarak Savaş'ın bana yaklaştığını görmüştüm.
"Uzak dur," diyebildim zar zor ama sesim çıkmıyordu resmen. Fısıltı gibi konuşmuştum.
Geriye doğru gitmeye çalıştım ama başımın ağrısı her şeye engel oluyordu o an. Biraz sonra Savaş yanıma ulaştığında zor açık tuttuğum gözlerimi kapatıp Savaş'a yasladım kendimi. Savaş çoktan kucağına almıştı beni. Eren için gelmiştim. Yine her şey engel olmuştu onunla kavuşmama.
"Eren," diye mırıldandım kendimce, "sana yeniden kavuşacağız."
Sonrası yoktu bende.
Eren'den...
Abimlerin gelmesini beklerken evden çıkıp kapının önünde oturmaya karar vermiştim. O sırada cebimden anahtarım düşmüştü. Onu almak için kapıya doğru döndüğüm sırada birinin, bırak, diye bağırdığını duydum. Sese yöneldiğimde Yaren'i görünce şaşırmıştım. Bir çocuk Yaren'i kolundan tutup sürüklemeye başlamıştı.
Tam Yaren'in yanına gideceğim sırada abimler geldi. Aklıma verdiğim sözler ve tutmazsam başıma gelebilecek şeyler gelince abime yöneldim.
"Bir çocuk Yaren'i kolundan tutup ormana götürdü. Git kurtar yoksa verdiğim söz umrumda olmaz. Kardeşime zarar gelmeyecek."
Abim ilkte anlamamış gözlerle baktı. Ikinci kez Yaren'in sesi duyulunca ne olduğunu anlamaya çalışarak arkasına döndü.
"Ormana götürdü," dediğim gibi korumalarına işaret ederek Yaren'in yanına gitti.
Yirmi dakika sonra Yaren kucağında baygın şekilde geldiler. Abimin de karın bölgesinde kan vardı. Sorduğumda bıçak sıyırdığını söyledi. Yaren ise başını sert vurmuş diye bayılmış.
Yaren'e baktığımda içim gitti. Uzun zaman sonra ilk kez birini bu kadar yakından gördüm. Savaş abim umrumda değildi o an. Yaren'e yaklaşarak alnından öpüp kokusunu içime çektim.
"Kucağımda adını sayıklıyordu, aşık mısınız lan?" diye dalga geçti.
"Kardeşlerde birbirini sever, korur, önemser. Senden daha yakın olduğum kardeşlerim vardı, elimden aldın. Şu iş bitsin yüzüne bakmayacağım," dedim sinirle.
Insan kardeşine böyle davranmazdı. Ama o bir intikam ateşine hapsetmişti kendini. Gözü kimseyi görmüyordu.
Yaren'in hareketlenmeye başladığını görünce isteksizce yerimden kalkarak çıkışa yöneldim. Abime nefret dolu bakışlarımı atmayı eksik etmedim. Kapıda biraz beklediğimde Yaren'in sesini duydum.
"Eren nerede Savaş?"
Yaren'den...
Başımı nasıl vurduysam kendime gelmem uzun sürmüştü. Uyanır uyanmaz Savaş'a Eren'i sormuştum ama o dediklerimi duymazdan gelerek başıma pansuman yapmıştı. Pansumandan sonra onun iyi olup olmadığını sormuştum. Enes bıçak sallamıştı. Cevap vermedi. Enes'i sordum, ne yaptın ona diye, yine cevap yoktu. Bende artık susmuştum.
"Kalk evine bırakacağım, bir daha da seni ilgilendirmeyen olayların içine girme."
İlk kez konuşmuştu benimle. O an aklıma Dilanlar gelmişti. Telefonuma baktığımda Erdem'in eve geldiğini bu yüzden evden çıkamadıklarını bana dikkatli olmamı hatta eve gelmemi söyleyen mesaj atmışlardı.
Bir şey söylemeden Savaş'ı takip edip arabasına bindim sonra. Yüzüm asık bir şekilde bizim altılının son fotoğrafına baktım. Canım yanıyordu çokça. Savaş'ın beni güçsüz görmesini istemeyerek ağlama isteğimi durdurdum zor bela. Telefonu çantama koyup Savaş yokmuş gibi davranıp eve varmayı bekledim.
Savaş sessizlikten rahatsız olmuş gibi arabanın radyosundan şarkı açmıştı. Gökhan Türkmen-Çatı Katı şarkısı arabanın içini doldururken bende şarkının içinde kaybolmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM 1: Karanlık Oyun
Literatura Kobieca"Benim intikamım seni vicdanınla baş başa bırakmak oldu!" Canını yakan geçmişin hesabını sormak için türlü acımasız oyunlar hazırlayan Erdem, amacına ulaşmaya başlamıştır ve herkesi imkansıza sürüklemiştir. Aşık olduğu adamın,babasının katili olduğu...