Bölüm 22

127 35 6
                                    

Eren'i görme ümidiyle çıktığım yolda Enes belalısı yüzünden işler mahvolalı bir hafta olmuştu. Çoktan Tuncay abinin holdingde çalışmaya başlamıştım. Bir haftadır Savaş'ı da hiç görmüyordum.

Erdem'i de aynı şekil. En son o olaylardan sonra eve gittiğimde baş köşede oturmuş boş yapıyordu. Ben eve gittikten on dakika kadar sonra evden çıkmıştı. Bizimkilere de bütün olanları anlatmıştım. Şuan Enes'in nerede ne yaptığından da haberim yoktu. Bizimkilere ilk kez tarihten de bahsetmiştim. Hani Savaş ile kahvaltı için dışarı çıktığımızda Erdem ile konuştuğu tarih. 10 Ağustos...

10 Ağustosa da az bir zaman kalmıştı. Eren ümidiyle bu işe de bulaşacaktık bizimkilerle. Ali'nin fikriydi bu da. Burada bana da büyük bir sorumluluk düşüyordu. Yeri saati falan öğrenmem lazımdı. Hatta Hasan gaza gelip o tarihte ne olacağını da öğrenmemi istemişti. Bizimkiler işte..

O günden sonra çok sessiz sakin bir hafta geçirmiştik. Bilgisayardaki son işimi de hallettikten sonra yerimden kalkıp Zeynep ile -diğer çalışan kız- öğle yemeği yemeye gittik. Zeynep cana yakın bir kızdı. O yüzden pek sıkılmıyordum bu işimde.

Yemeğimizi yerken bilinmeyen bir numaradan bir mesaj gelmişti.

"Hayret bir haftadır yoksun sahalarda."

Bu mal kim ve ne saçmalıyor tribine girmiştim ki önceki mesajlara gözüm kaydığında mesaj atanın Savaş olduğunu anladım.

"Hayırdır, özlendim de haberim mi yok?"

Hem işten kov, hem de niye ortalıkta görünmüyorsun diye sorgula.

"Seni değil de yemeklerini özledim. Yeni kız beceremiyor pek."

Bu mesajla sinsi sinsi sırıtmaya başladım sanki Savaş yüzümü görüyormuş gibi. En azından benden bir şeyi özlemişti.

"Hayırdır neye sırıtıyorsun öyle?" dedi Zeynep keyifli şekilde.

"Bizim çocuklar ya boş boş konuşuyoruz öyle," dedim birazcık yalanla. Şimdi oturup Savaş'ı anlatacak değildim.

"Kovmasaydın aslanım ne yapabilirim?"

Bu mesajtan sonra aklıma o kafede yaşananlar ve Savaş'ın beni işten çıkarması gelince mideme kramp girmiş gibi hissettim.

"Sen kaşındın."

"Enes'e ne yaptın?" dedim konudan sıkılıp.

"Gerekeni."

Kısa ve öz oldu diyeceğim de pek açıklayıcı olmamıştı bu.

"Peki," deyip kestirip attım, Savaş'ta o gün bir daha mesaj atmadı.

Akşam eve varıp uzandığımda belimin ağrısı yüzünden yerimde huzursuzca kıpırdandım. Dilan ve Ela yanıma geldiler. Tabi elleri boş değildi, abur cuburu toplayıp gelmişlerdi. O kadar abur cubur yediğim halde hala 55 kilonun üzerine çıkmamam hem şaşırtıyor hem de sevindiriyordu.

Ali ve Hasan bu hafta içinde kendilerine apart tuttular ve oraya geçtiler. Yoklukları belli oluyordu baya. Ama Dilan ve Elan'nın gitmesini istemiyordum. Onlarda gitmek istemiyorlardı zaten. Aileleri de Ankara'da olmadığı için yanımızda kalacaklardı. En azından buna seviniyordum. Alilerle de her gün görüşüyorduk.

Biraz sonra ablam da katıldı bize.

"Erdem'e ne kadar borcumuz kaldı?"

"45 bin kaldı abla."

"Baya azaltmışız ya," dedi sevinerek.

"Kardeşlerim sayesinde," deyip kızlara baktım.

Hayatımda böyle değerli varlıklara sahip olduğum için kendimi hep değerli hissetmişimdir. Arkadaş yönünden gülmüştü hayat yüzüme. Buna şükrede şükrede yatıp kalkıyordum resmen.

Gece bire kadar oturup dedikodu yaptıktan sonra uyumak için yataklara girdik. Ama bir türlü bel ağrımdan yatamamıştım. Huzursuzluğumu fark etmiş olmalı ki Ela dile geldi.

"Yaren neyin var?"

"Belim çok ağrıyor ya. Yatamıyorum," diye söylendim küçük bir kız edasıyla.

"Gel buraya küçük hanım," dedi ablam dalga geçerek.

Anlamamış gözlerle ablama bakındım. O ise eline aldığı kremi gözüme sokmak istercesine havada salladı. Ağrı kesici olduğunu anlayınca mutlulukla uça uça yanına vardım. Ablamlar halime gülerken ben ağrıyan sırtıma değen soğuk jel yüzünden irkiliyordum.

Sonunda ablam işini bitirince tişörtümü indirip teşekkür mahiyetinde öpücüklerimi yüzüne kondurdum ve yatağıma geri döndüm.

Belime sürdükleri ağrı kesici krem sayesinde rahatça uyuyabilmiştim. Etkisini kısa sürede göstermişti ve rahatlatmıştı beni.

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin