Kafasının üzerinden geçen farenin kıpırtısına uyandı Claire. Gözlerini araladığında sıkı, açık yeşil yapraklardan etrafını göremedi ilk başta. Yavaşça doğruluğunda yapraklar suratının bir kısmını çizmişti. Otların kıpırtısından büyük farenin yakınlarda olduğunu anladı. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı... Ardından bu sorunun çok zor olduğunu fark etti çünkü beyni neredeyse tamamen boştu. Ayağa kalktığında etrafını inceledi. Her taraf yeşil ve kahverengiydi. Büyük bir ormanda olduğunu var sayarak biraz yürümeye karar verdi. Eğer orada kalmaya devam ederse az önce kafasının üzerinden geçen farenin onu yiyeceğini düşündü, ona neredeyse komik gelen düşüncesi adımlarını hızlandırmasını sağladı. Bulunduğu yerin neresi olabileceğini düşündükçe korkusu artıyor, yakın civarda bir şeyler bulma umuduyla hızla koşuyor ancak bir süre sonra umudu tükeniyordu. Claire'e yıllar gibi gelen bir saatin ardından sıkı ağaçlı ormanı aşarak sahile geldi. Çok susamış ve acıkmıştı aynı zamanda kafasının içinde bin bir düşünce dolanıyordu. Belki uyurgezerimdir diye düşündü kız, bu tamamen kendini avutma şekliydi. Bu yere nasıl geldiğini hatırlamaya çalışıyordu ancak aklında geçmişe dair hiçbir iz yoktu. Claire sinirle iç geçirdi. Ne yapması gerekiyordu? Arkasında işittiği bir ses düşüncelerini bölüp kafasını çevirmesine neden oldu. Bir grup ona doğru koşuyordu. Claire sonunda birilerini bulduğuna çok sevindi. Bu yerde yalnız olmak hiç iyi olmazdı. Grup koşmayı bırakıp ona doğru adımlarken Claire karşısındaki grubun kıyafetlerinin ne kadar eski olduğunu fark etti. Ardından aklına onların kötü insanlar olabileceği fikri geldi. Kafasında bu fikri senaryolarla destekleyip içgüdüsel olarak koşmaya başladı. Koştu, koştu ve koştu. Önüne gelen dal parçalarından usta bir şekilde atlamayı başardı ancak ne kadar fark açtığına bakmak için döndüğünde zayıf, kumral çocuğun hemen arkasında olduğunu fark etti. Hızla kafasını önüne çevrildiği an ile bir ağaca çarpması bir oldu. Kendinden geçerken son gördüğü onu kovalayan grubun etrafında toplandığıydı.
Claire çok uzun bir süre uyudu. Bedeni yorgun düşmüş, kafasına aldığı darbe vücudunu yıpratmıştı . Ancak bir süre sonra açlığı, yorgunluğunu yenmiş kızı gözlerini açmaya mahkum etmişti. Uyandığında midesinden gelen sesler ve boğazındaki iğrenç tadın uzun zamandır yemek yemediği hatta su içmediği için geldiğini hemen anladı. Nasıl bu hale geldim ? Sorusu kafasının her bir santiminde yankılanırken baygın bakışlarla etrafına baktı. Bir tahta kulübedeydi. Koyu renk ağaçların kesilmesi sonucu ortaya çıktığı belliydi. Yanında kesilmiş bir ağaçtan arta kalan parçayla yapılmış bir yükseklik vardı. Ortasında ise bir balık ve bir bardak su. Claire heyecanla ayağa kalkıp suyu içti. İçinde zehir olma ihtimali ya da ona benzer bir şey umrunda değildi. Yemek bulmuştu ve yiyecekti. Balık orta boydu. Claire kendisini kaçıran - kaçırdığı var sayılan- insanların bu balığı onun için bıraktığını umut etti. Balığı eliyle ikiye ayırıp beyaz etin keyfini çıkarmaya başladı. İyi kızartılmış balık kızın boş midesine doğru derin bir sevinç dalgası yayarak iniyordu. Claire balığı zayıf bedeninden beklenmeyecek bir hızla bitirdi. Tahta tabağı yüksek odun parçasının üzerine yerleştirip ellerini kuma sildi. Yatağa doğru giderken açlık gibi sorunları aştığı için yeniden bütün o sorular aklına doluştu.
Neredeyim ben?
Buraya nasıl geldim?
Beni kovalayan insanlar kim?
İkinci bir balığı istersem verirler mi?
Claire son sorusuna kendi kendine gülerken arkasından bir ses geldi. "Günaydın uykucu! İyi bir konuşma yapmak ister misin?" Claire arkasına dönmek istemedi fakat ne ile karşı karşıya olduğunu öğrenmek için yavaşça kafasını çevirdi. Karşısındaki oğlan onu kovalayıp düşüren daha doğrusu kafasını vurmasına neden olan oğlandı. "Hey konuşalım mı diyorum. Bana böyle bakman pek hoş değil." Oğlan gülümseyerek yumuşak bir tonda söyledi cümlelerini. İngiliz aksanı söylediği her kelimeyi daha sevimli yapıyordu. Claire böyle bir durumda bunları düşünmenin utancını ufak bir an içinde hissetti. Yatakta en rahat atak yapacağı pozisyona gelerek 'konuşmak isteyen' oğlana ifadesini bozmadan baktı.
Oğlan, ince bacaklarıyla birkaç adım attığında Claire oğlana saldırmak yerine bacaklarına baktığı için içindeki utanç kıvılcımları alevlere dönüşerek yanaklarını yaktı.
"Merhaba... Adım Oliver. Ne yapmam gerektiğini inan bilmiyorum.." Claire, Oliver'ın sözlerini hafifçe kaşlarını çatmış bir şekilde dinlerken Oliver içinde ciğerlerini parçalayan nefesini dışarı bıraktı. "Hepimiz buraya senin gibi geldik. Uyandık ve bum! Kimse yok, yemek yok, bir şeyler hatırlamıyorsun.. Sonra, sonra bir araya geldik. Şimdi ise bir arada yaşıyoruz. Her ay birileri geliyor. Adanın farklı bölgelerine geldikleri için genelde onları biz arıyoruz.Seni ararken bizi yanlış anladın.." Oliver konuşurken Claire olayları sindirmeye çalıştı."36 saattir uyuyor sayılırsın."Claire, bunu neden söyledi diye düşünürken dakikalardır tepki vermediğini fark etti. Seslice yutkunurken sordu: "Başka balık var mı?"
~~~.
Merhaba. Bu benim Lost, Labirent karışımı kurgum :) Umarım beğenirsiniz desteğinizi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA (Ara Verildi)
Science FictionClaire daha gözlerini açmadan bir sorun olduğunu anladı. Çünkü eski, yumuşak yatağında değil toprağın üzerinde uyanmıştı. İşin gerçekten korkutucu tarafını ise gözlerini açtığında anladı.