Bölüm 24; Kalbimdeki Kül

142 35 32
                                    

Tam evimin önüne geldiğimde tanıdık araba önümde durdu. Ne olduğunu anlamamışken arabadan Savaş indi, beni sertçe arabaya çekiştirdi.

"Savaş ne oluyor?"

Yine sorumu yok sayarak arabaya oturttuktan sonra kendi de sürücü koltuğuna geçti ve gaza basarak mahalleden çıktı. Aşırı sinirliydi ve o an susmanın en iyisi olduğuna karar verip önüme döndüm. Ama korkmuyor değildim. Arabayı çok hızlı kullanıyordu. Biraz sonra arabalar seyrekleşmeye başlamıştı. Geçen geldiğimiz bağ evinin yoluna girdiğini gördüm. Korkuyla Savaş'ın yüzüne baktım. Hala aynı siniri hakimdi.

Sonunda araba durduğunda aynı bağ evinin önündeydik. Kapıyı vurarak arabadan indi. Benim kapımı açıp beni savururcasına arabadan indirip benim kapımı da sertçe kapattı. Sonra kolumu sökercesine tutarak eve sürükledi ve benim sorularımı yine es geçmişti. Eve girdiğimizde sinirle beni koltuğa savurup kapıyı kilitledi.

"Ya Savaş ne oluyor?"

"Önce baban bütün işlerimin içine etti. Şimdi de sen ediyorsun. Babandan devralmışsın mübarek."

Bağırarak konuşuyordu ama ben anlamamış gözlerle ona bakıyordum.

"Ne yaptım ki?"

Üzerime yürümeye başladı. Korkuyla geriye doğru gitmeye başladım. En sonunda sırtım duvarla buluştuğunda yine kaçacak yerim kalmamıştı. Savaş bana öldürecekmiş gibi bakmaya devam ettiğinde ben dua etmeye başlamıştım. Birden elini saçıma atıp saçımı çekmeye başladı. Ben acıyla kıvranıp bağırırken yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Senin o baban olacak adam benim annemin hayallerini, yaşayacağı güzel zamanları aldı elinden. Benim annemi ölüme itti. Senin baban benim ailemi aldı benden. Önce şirketteki işlerinin mahvolmasını ve Ankara'ya taşınmasına neden oldum. Keyifle batışını izledim. Sonra ne yaptım biliyor musun? Babanın gebermesine yol açtım, elinden varı yoğu her şeyini aldım. Geride bıraktıklarının sadece canı yansın istedim. Sonra seni tanıdım. Erdem'den önce sadece adını bildiğim, Sezer beyimizin en kıymetlilerinden birini tanıdım. Öfkem kesilmemişti. Seni kendime aşık edip bir güzel kullandıktan sonra yol verecektim. Eren'i de sizden ben ayırdım. Eren'in de senin de canın yansın istedim. Eren babanı savundu lan bana, anneme o dokunmadı, dedi. Babamla onu Sezer ayırmamış sözde. Kendi kardeşimden bile nefret ettim ben. Yasin abim senin Sezer Sezgin'in kızı olduğunu biliyor ve tüm her şeyi bana bıraktı. Abimi uzak tuttum bu işten. Onun ismine leke gelmesin diye çabalarken Eren'in canı yansın diye uğraştım. Benim dünyalar güzeli annemin gülüşünü solduran adamı savunan biri benim kardeşim olamaz. Ve sen bugün hem Yakup'u kendine çektin, hem benim intikam için beklediğim 3 seneyi mahvettin. Sezginlerin yok oluşunu keyifle izlemeden bana rahat yok. Duydun mu?"

Nefes dahi almamış bir çırpıda tüm nefretini yüzüme kusmuştu. Duyduğum şeyler karşısında boğazım düğümlenmişti. Ağladığımı, ıslanan yanağımdan anlamıştım. Babam anneme aşıktı, hiçbir zaman başka bir kadına bakmazdı. Savaş'ın annesine neden zarar versin ki? Bir dakika bir dakika. Savaş babamın katili miydi?

Ben yaşadığım olayın etkisiyle kendime gelemezken Savaş önce kapıya kadar sürükledi. Sonra kilitlediği kapıyı açtı. Son olarakta daha ağzımı açıp tek kelime etmeme müsade etmeden beni merdivenlerin başından itti. Yalpalayarak yeri boylarken sinirle kapıyı kırarcasına yüzüme kapattı.

Duyduklarım o an hayatımı karartmıştı sanki. Boş gözlerle etrafa bakındım. Birinin çıkıp yardım eli uzatmasını bekledim. Hava kararmaya yüz tutmuştu. Yerimden kalkarak yürümeye başladım. Savaş bugün her şey planladığı gibi gitseydi ne yapacaktı ki bana?

Gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu. Savaş'ın söyledikleri beynimde dönüp duruyordu. Ve ne ara geldiğimi bile anlamamıştım ama çoktan ana yola varmıştım. Uygun otobüsün gelmesini beklerken de defalarca dönüp dönüp arkama baktım.

Otobüs gelince bindim. Insanlar bana acır gözlerle bakıyordu. Aynadan yansımama baktığımda saçlarım dağılmış gözlerim çökmüş ve sanki ruhum alınmıştı. Babamın vefatından sonra ilk kez kendimi bu denli bitik görmüştüm. Üstümdeki kapüşonlunun şapkasını başıma geçirirken telefonuma baktım. Saat 20.54 idi. Ablamların mesaj attıklarını gördüm ama o an verebilecek bir cevap bulamamıştım. Görüldü atmıştım. Eve gitmeyi bekledim.

Bütün yol boyunca da Savaş'ın sözleri dönüp durdu beynimin içinde.

Babanın gebermesine yol açtım, elinden varı yoğu her şeyini aldım. Geride bıraktıklarının sadece canı yansın istedim... Eren'i de ben ayırdım sizden... Sezginlerin yok oluşunu keyifle izlemeden bana rahat yok...

Benim babam yerdeki karıncayı incitmezdi. Evet, iş camiasında son derece sert ve disiplinli olarak tanınırdı ama kalbi tertemiz bir adamdı o. Zamanında Erdem'in ablası, Afra abla öldürüldüğünde, herkesten daha çok yas tutan adamdı. Kadınlara değer veren, koruyan bir adamdı. Televizyon da bir kadın şiddeti duyduğunda hiç tanımadığı o kadınlara sanki yıllardır ahbabıymış gibi üzülür, moralini bozardı. Savaş'ın dedikleri doğru olamazdı!

Göz yaşlarım tüm yol boyunca arkadaşım olmuştu. Eve vardığımda ise beni görünce hepsi baya endişelenmişti. Hasan ve Ali de buradaydı. Defalarca ne olduğunu sordular. Ağlamama engel olamayarak Erdem'in yanına gitmemden itibaren her şeyi anlatmıştım. Meğer Eren bizden Savaş yüzünden uzak duruyordu. Allah bilir nelerle tehdit etmişti. Ağlamaktan bitik düşmüştüm. Hava almak için bizimkileri geride bırakıp kapıya yöneldim. Ablamın hıçkırıkları canımı yakarken diğerleri de ne yapacağını bilmeden dört bir yana dağılmış boş gözlerle birbirlerine bakıyorlardı.

Savaş isteğini gerçekleştirmişti ama haberi yoktu. Ve lanet olası aşık olduğum adamın babamın katili olduğunu öğrenmiştim. Nefretim sevgimi örtecek denliydi. Sadece nefret ediyordum o adamdan.

Kapıya varmama birkaç adım kala kapı çalmıştı. Ne gerek vardı şimdi, diye içten geçirerek umursamazca kapıyı açtığım esnada karşımdaki görüntü donup kalmama neden olmuştu. Bugünki kotamı fazlasıyla doldurmuştum. Kapıyı çalanın kim olduğuna bakmak için içeridekiler de gelmişti ve onlarda benim gibi donakalmıştı.

"Eren!"

Burukça gülümsedi. Gülümsemesine gözyaşı eşlik etti.

"Beceremedim, engel olamadım affet."

Sonra sıkıca bana sarıldı. Özlediğim dostuma sıkıca sarılmak o günün tek artısıydı. Benden ayrılıp diğerleriyle de sarıldı.

"Yaren," dedi tekrar bana dönerek.

Sonra yutkunarak devam etti.

"Elimden gelen her şeyi yaptım, öfkesi gözünü öyle bürüdü ki anlamadan dinlemede tek bir video yüzünden yaptı her şeyi."

"Ne videosu?"

"Annemin son görüntüleri. Son bir ayı çok kötü geçti. Biz neden anlayamadık ama. Anlatmadı. Hayata küsmüştü resmen. Babamla boşandı birden. Sonra trafik kazası geçirdiğini duyduk. Kazadan önceki son görüntüsünde baban yanındaydı. Birkaç kere iş yüzünden yan yana geldiler son anlarında da yanındaydı diye anlamadan dinlemeden bunları yaptı."

Sonra sustu. Derin bir nefes aldı. Gözünden akan yaşını elinin tersiyle silip konuşmaya devam etti.

"Yanınıza yaklaşmam sonucunda hepinizin canını almakla da tehdit etti. Yaklaşamadım size uzun süre. Hepsi o piç E-"

Cümlesini tamamlayamadan silah sesi duyuldu. Eren donuk gözlerle bakmaya başladı. Ne olduğunu anlamadan gözlerimin önünde yere serildi. Etrafta kimse yoktu. Olanları kavrayana kadar bizimkiler çoktan Eren'in etrafına toparlanmıştı. Dilan ağlayarak ambulansı ararken Hasan etrafa bakındı. Ama kimse yoktu.

Bugün yaşadığım ve öğrendiğim şeyler bana çok ağır gelmişti. Yeni idrak edebiliyordum. Eren vurulmuştu. Ama tepki verecek gücü bulamıyordum kendimde. Gözüm kararmaya başlamıştı. Son çare ablama tutunmak istedim ama fayda etmedi. En son vücudumun soğuk zeminle buluştuğunu hissettim. Bizimkilerin sesi boğuk boğuk geliyordu. Daha fazla açık tutamadığım gözümü bir daha açmak istemeyerek kapattım. Babama kavuşmak hayali ile saldım kendimi. Sonra ne oldu hiç bilmiyorum.

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin