( 2 ay sonra )
İki ay geçmişti şimdi. Oradan kaçtığım tam iki ay olmuştu. Arkadaşlarıma kavuşacaktım. Neredeyse her şeyi halletmiştik. Hakan abi beni bulamayacaklarını söylemişti. Çınar her saniye yanımdaydı. En önemlisi. Anıl'ın doğum günüydü.
19 Haziran
Yarın Anıl'ın doğum günüydü. Ve iki senedir olduğu gibi yalnız olmayacaktı. Daha da izin veremezdim.
Henüz kimsenin Çınar'ın beni bulduğundan haberi yoktu. Önlem almadan haber veremezdik. Babam Çınar'ı hatırlamıyordu. Kafasında o kadar çok şey kuruyordu ki, Çınar'a yer kalmamıştı.
"Vakti geldi minik."
İstanbul'a gidiyorduk. Bütün önlemlerle. Beni bulamayacakları şekilde.
***
Bütün yol boyunca Çınar'ın yanından ayrılmadım. Her ne kadar kurtulmuş ve güvende olsam bile içimdeki korku bir türlü yok olmuyordu. Son iki yılın travması atlatılamıyordu.
Sonunda varmıştık. İstanbul'a. Gelmiştim. Ben İstanbul'daydım. Gerçekten buradaydım.
"Gel bakalım."
Çınar beni kolunun altına aldığında yürümeye başladık. Anıl'ın son zamanlarda nerelerde gezdiğinden bahsediyordu. Nerede olabileceğinden. Bu saatlerde evime uğruyordu. Oradaydı belki de. İlk durağımız evdi. Evim.
***
Çınar'ın söylediği gibi olmuştu. Anıl buradaydı. Çatıda. İçiyordu. Sarhoştu. Akşam akşam. Tekti. Benim iki yıldır olduğum gibi. Yalnızdı. Yapayalnız.
Çınar bizim rahatça konuşmamız için giderken bana da nelerle karşılaşabileceğimi söylemişti. Gittiğinde çatının merdivenine oturdum. Çünkü Anıl konuşuyordu.
"Küçük, neredesin? Söyle bak bir saniye düşünmeden geleceğim söz. Ama bunu yapma bana."
Gökyüzüne baktı ve devam etti.
"Ben seni gökyüzünde arayamam küçük. Dayanamam. Özleyince buraya bakamam. Hem, senin gözlerin mavi değil ki. Hiç benzemiyor burası sana."
Gülümsedi.
"Ela senin gözlerin. Boncuk boncuk bakıyorsun. Hem mavi ne? Çok çirkin bir kere. Sen çok güzelsin. Gökyüzü olamazsın sen. Deniz de çirkin. O da mavi. Dalga da olma sen."
Ağlıyordu.
"Küçüğüm ol. Ne olur küçük. Bilmediğim yerlerde aratma kendini. Yapma lütfen. Yemin ederim, gerçekten kötü değilim ben. Ceza verme bana. Küsme. Saklanınca bulamıyorum seni bak."
Ellerini kaldırdı hafifçe. Sonra indirdi. Ağzımı kapattım. Ağlıyordum.
"Küçükken de bulamazdım ya seni. Ama sen kıyamaz çıkardın bir yerlerden. Çıksana Miray! Başka şekilde küs bana! Ama çık."
İçkisini gökyüzüne kaldırdı.
"Sen olsan, bırak doğum gününü yalnız geçirmeyi bir saniye rahat bırakmazdın beni. Ama ben seni hep diledim küçük. Valla bak. Hep seni diledim."
Telefonu çıkarıp baktığında bende baktım.
00:00
"Yine seni diliyorum küçük. Seni diliyorum küçüğüm. Yaşamanı. Benden uzak olsan bile, bir yerlerde yaşa küçük. Ela gözlerin boncuk boncuk baksın. Gökyüzünde aramayayım seni. İyi ki yaşa küçük."
Daha fazla dayanamıyordum. Vakti gelmişti.
"Geldim."
Anıl sesimi duyar duymaz ayaklandı. Henüz sarhoş değildi. Ama ağlıyordu.