Sonraki iki hafta boyunca ormana tekrar gitmedim. Lance ile tekrar karşılaşmak istemiyordum. İstediğim tek şey ise; onun benimle karşılaştığını bile unutmasıydı. Her gün ormana gidip bunu, onun için bir oyuna çevirmeyecektim.
Tabi bu süreçte aklıma onu getirmemek için uğraşmaya çalışmam da cabasıydı. Küstah gülüşü, boğuk sesi, bana bakarken kıvrılıp gülümseyen dudakları, alevli bakışları, kokusu...
Sadece benimle tanışmak istediğini söylerken ciddi miydi? Saçları göründüğü gibi yumuşak mıydı?
Hay lanet... O bir Rakshasaydı.
Bu iki hafta, bana olanları düşünmek için bol bol zaman vermişti. Lance'in aklıma gelmesi bile karnımda çırpınan o kelebek kanatlarının hızla güneye ilerlemesine sebep oluyordu. Düşüncelerim kafamın içinde öyle karman çormandı ki zihnimde kayboluyordum. Duygularım ise; bir öyle, bir böyleydi. Fakat aklımı kurcalayan bu değildi. İşin kafa karıştırıcı kısmı, bunun canımı sıkma derecesiydi...
Aramızda olan şey her neyse, onu her düşündüğümde vücudumun verdiği tepki şehvetti. Çünkü aklıma gelen diğer ihtimal bundan çok daha kötüydü. Aklım gerçeği biliyor ama bedenim ve kalbim bir tarafına sallamıyor gibiydi.
İşte pencereden bakarak yine bunları düşündüğüm bir anda, Saya'nın bastonuyla kafama vurması ile kendime geldim.
"Sana gelecek misin yoksa gelmeyecek misin diyorum aptal çocuk?"
Kahretsin neden bahsediyordu acaba?
Sorusunu tekrar sormasını istemek, Saya'nın bastonu ile tekrar bir yakın temas gerektiriyordu.
Şansımı denemeye karar verdim. "Evet, tabi ki geleceğim."
"Hem dışarıda bu kadar ilgini çeken ne var?" diyerek beni kenara itip manzarama baktı. Nereye baktığımla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Saya'nın omuzlarının üstünden şöyle bir bakınca; Dikizci'nin, Kızarmış'ın üstünde olduğunu gördüm. Harika!
Saya kafasını çevirip bana tuhaf tuhaf baktı. Muhtemelen hormonları tavan yapmış, çiftleşme dönemindeki bir kedi gibi olduğumu falan düşünüyordu. Tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki, kafasını sallayıp vazgeçti ve kendi kendine homurdanmaya başladı. En sonunda bana ters bir bakış atarak, "Hadi o zaman, anca gideriz." dedi.
At arabamızın arkasında artık eve benzeyen vagonumuz yerine, üstü çadırlı ahşap bir vagonumuz vardı. Yol boyunca pek konuşkan değildim. Sadece etrafı seyreder gibi yapıp, Saya'nın dikkatini çekmemeye çalışıyordum.
En sonunda patlayıp, "Senin neyin var be?" diye sordu.
"Anlamamış gibi yap Eva." diye geçirdim aklımdan... Kesinlikle aptala yatmalıydım. Yani Saya için bunun anlamı; çoğunlukla kendim gibi olmam demekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)
FantasíaKitap +18 içeriklidir ve yetişkinler içindir. Ölümsüzlerin hâkim olduğu acımasız Avesta topraklarında, insanların çok fazla seçeneği yoktu. Ya açlık ve sefalet içinde yaşayacaklardı, ya da özgürlüklerinden vazgeçip köle olmak zorundalardı. Bu yeni d...