"Merhaba Jongin!" Hyunjin neşeli bir şekilde kapıdan girdiğinde, Jongin bu durumdan memnun olmuş ve aynı neşeyle karşılık vermişti."Merhaba Hyunjin! Bakıyorum da keyiflisin bugün."
"Evet! Sanırım bu haftasonu Felix ile tatile gideceğiz. Gerçekten çok sabırsızlanıyorum."
"Ya öyle mi? Sevindim senin adına. Keşke bende şu rutinlikten sıyrılıp bir tatil yapabilseydim."
"Sehun'la gelin diyeceğim de siz şimdi bunaksınız.." yüzünü buruşturup konuştuğunda Jongin masanın üzerinde duran kalem kapağını Hyunjin'e fırlatmıştı.
"Ben hala genç sayılırım bence." Evet öyleydi. Jongin resmen 40'ına gelmişti ama hala oldukça genç duruyordu. Hyunjin eğer psikiyatrist olsaydı; onca insanın çilesi arasında, gencecik yaşında 80 yaşındaki dedeye dönmüş olurdu. Bu düşünceyle güldü.
"Öylesin gerçekten. Eee, bugün bana neler sorucaksın bakalım?" Hyunjin'in konuşmaya istekli oluşunu Jongin sevmişti. Rahat rahat sohbet edebilirdi.
"İlaçlarını kullandın dimi." Hyunjin bir çocuk edasıyla kafasını salladı.
"Beyazlardan bir tane, mavilerden iki tane aldım. Ama şu iştah açıcı haplar gerçekten çok midemi bulandırıyor." Keyifsiz bir şekilde konuştuğunda Jongin alıp almadığını teyit etmek için sordu. "Aldım, aldım. Sorun yo- Ahh bir susar mısınız?" Hyunjin başını ovalayıp konuştuğunda Jongin tek kaşını kaldırarak konuştu.
"Sirenler mi?"
"Evet. Geldiğimizden beri susmuyorlar. Saygıları da kalmamış."
"Ne diyorlar?"
"Şunu anlat Hyunjin, bunu anlat Hyunjin falan.." göz devirerek konuştuğunda şu anki haline lanet etti.
Sirenler, tam olarak üç farklı kız sesiydi. Bu kızlar; Ariel, Astrid ve Diana'ydı . Hyunjin, oldu olası bu mitolojik yaratıklara ilgi duyardı, hâliyle kafasının içindeki bu seslere de Sirenler demeyi mantıklı bulmuştu.
"Peki neyi anlatmanı istiyorlar?" Jongin Sirenler'den, Hyunjin ile terapiye başladıktan üç ay sonra haberdar olmuştu.
Her şey, Hyunjin'in Jeongin isimli hayali arkadaşıyla başlamıştı. Hyunjin 13 yaşındayken annesine sınıf arkadaşı diye tanıttığı Jeongin'e kitap götürüyorum diyerek aslında kitaplarını çöpe atıyordu. Annesi bu durumu sorsa bile Hyunjin, annesinin neyden bahsettiğini anlamıyor ve onları Jeongin'e verdiğiyle ilgili ısrar ediyordu. Bir gün gece vakti kalkmış ve Jeongin'e kitap götüreceğini söyleyerek aslında kitabı mikrodalgaya atmış ve küçük bir yangın çıkarmıştı. Ertesi gün ise ebeveynleri, okula gidip Jeongin'i sorduklarında ise, aslında öyle bir öğrencinin bulunmadığını görünce şoka girmişlerdi. Bunun sonucunda ailesi onu bir psikiyatriste götürmüş ama psikiyatrist çok yanlış yaklaşımlarda bulunarak Hyunjin'i ciddi depresyona sokmuş, ruh ve sinir hastalıklarında 5 ay yatmasına sebep olmuştu.
Hyunjin bir kış günü Jongin'in odasına girdiğinde ise Jongin onun yaşadıkları karşısında şoka uğramıştı. Hyunjin gerçekten de ağır şeyler atlatmıştı ve gerek onu toparlamak olsun, gerekse şizofrenisini kontrol altına almak olsun; tüm bu süreçlerde Hyunjin ile olmuştu.
"Hyunjin?"
"Ah şey dalmışım! İşte anlarsın ya, bu kızlar sana aşık. Senden bahsediyorlar sürekli." Hyunjin esprili şekilde konuştuğunda kafasındaki sesler aslında tam tersiydi. Ama bunları duymak istemiyordu.
"Peki Sirenler, Felix hakkında ne düşünüyorlar?" Hyunjin bundan bahsetmeyi hiç istemiyordu.
"Felix'e bayıldılar. Özellikle onun anlayışlı yapısına. Biliyorsun Sirenler çok alıngan ve bana deli muamelesi gösterenlere çok sinirleniyorlar. Ama Felix'in tavrı onları çok memnun etti. Katı olan Ariel bile Felix'ten hoşlandı inanabiliyor musun?!" Hyunjin gittikçe gerginleşen gülümsemesi ile geçiştirirken başarılı olduğunu düşünmüştü, Jongin ise pek öyle değildi açıkçası.
"Peki Felix? Sirenler hakkında o ne düşünüyor?"
"İlk başta çok şaşırdı ve Sirenler'e sahip olduğum için çok şanslı olduğumu söyledi. Kendisinin de böyle arkadaşları olmasını istediğini ve bunu eğlenceli bulduğunu belirtti. Ama ben bu dediğine çok katılmadım. Hatta alındım bile, biliyorsun bir bakıma hastalığımı küçümsedi gibi hissettim ama sonradan dert etmedim."
"Sirenler, Felix'in yanındayken şu anki gibi çok konuşuyorlar mı?" Hyunjin hızla kafasını sağa sola salladı.
"Tam tersi, Felix yanımdayken onları hiç duymuyorum. Galiba Felix benim ilacım olabilir, Jongin." Jongin'in kısa süreliğine kaşları çatılmıştı. Ama Hyunjin farketmesin diye hemen kendini düzeltti.
"Sirenler'i sevdiğini düşünüyordum."
"Seviyorum tabi ama biliyorsun bazen çok fazla can sıkıcı.. kızlar tamam sakin.. işte böyleler bazen çok fazla karışıyorlar. Felix yanımdayken hepsi yok oluyor sanki, onun yanından ayrıldığımda ise geri kızları duyuyorum." Jongin bir yandan notlarını alırken bir yandan da Hyunjin'in yüz ifadesine bakıyordu. Oldukça düşünceli ve kafası karışmış gibiydi.
"Ne diyorlar Felix'in yanından ayrıldığın zaman?"
"Onu is- ah kafamı karıştırıyorlar yine.. genelde onun dedikodusunu yapıyoruz. Onlar ne kadar gerçek olmasada kızlar böyledir işte. Özellikle Astrid bu konuda çok heyecanlı oluyor." Jongin tatmin olmamıştı. Hyunjin'in kendini kastığının farkındaydı. Bu yüzden onun için durumları zorlaştırmamak adına bu konuyu kısa kesicekti. Belki sonra tekrar açardı.
"Peki o zaman Hyunjin. Sirenler'in Felix'ten hoşlanması güzel bir şey." Jongin gülümseyerek konuştuğunda Hyunjin hissettiği güven karşısında cesaretlenmişti. Felix'i kaybetmekten korkuyordu ve Jongin ile konuşmaya devam ettikçe ilişkisinin daha da iyiye gideceğinden emindi.
"İlaçları bırakabilir miyim?" Hyunjin dudak büzüp sorduğunda Jongin kaşlarını çattı.
"Hayır, onları kullanmaya devam edeceksin. Hatta haftaya yüzünü solgun görürsem dozları arttırırım." İşaret parmağını kaldırıp tehdit edermişçesine salladığında Hyunjin kollarını bağlayıp ofladı.
"Tamam yahu! Keşke senin yerine Sehun'a terapiye gitseydim. O senden daha nazik!" Jongin bir kahkaha patlattığında Hyunjin'in kaşları çatıldı. "Gülme!"
"Sehun seni bir gün dinlese tek başına eve gidemez korkudan Jinnie! Hahahah!" Hyunjin, Jongin'in dediği şeye alınmanın aksine kahkahayı patlatmıştı. Gerçekten trajikomik bir durumdu ama Hyunjin hastalığını dalgaya vurmayı her zaman sevmişti.
"Soracağın bir soru yoksa gidebilir miyim?"
"Ah dur.. Felix ile resmin var mı Hyunjin?" Hyunjin bir an duraksadı ama Jongin'den çekineceği bir şey kalmamıştı. Bu yüzden galerisinden bir fotoğraf açıp gösterdi.
Jongin girdiği şaşkınlığı dışarı belli etmemek için kendini zor tuttu. Hyunjin kolları arasında birini tutuyormuş gibi yapıyordu ama kollarının arası bomboştu. Hiç kasıntı bir fotoğraf değildi. Aksine sanki gerçekten biri vardı orada ama görünmüyordu ve Jongin durumu anlamıştı.
•••
Artık yavaş yavaş olayları çözmüşsünüzdür bundan sonra her şey aşırı ters ilerlemeye başlayacak
Öpüldünüz
🍇
-Jedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hepsi Kafamda // HyunLix
Fiksi Penggemar[Tamamlandı] Hepsi kafamda oldu Bana bakmadın, beni görmedin Parmak uçlarımız değerken Biliyorum pek bi' şey hissetmedin, olsun -angst-