Bu bölüm gerçekten benim için çok özel, lütfen hayaletler dahi düşüncelerini esirgemesin, hepinizle tanışalım.
Keyifli okumalar, kendinize iyi bakın!
—
compass inside the hearts.
(kalpler içindeki pusula.)Gülün kokusunu seven birçok insan, dikenine dokunduğu zaman, sözde gerçek ve yürek yakan sevgisinden bir tan vakti vazgeçer oldu. Şayet güle nazik davranmış olsalardı, iğneleri ardında dahi gövdesine ulaşabilirlerdi. Koparmadan, dalında koklasalardı yapraklarını, sivriliğinin acısını tenlerinde hissetmek zorunda kalmayabilirlerdi. İşte söz konusu tümceler buraya vardığında, herkes bir bahane arkasında sinesine çekildi.
Halbuki güzel sözcükler fısıldanmış dalında ömür eskiten gül, dikenini bağışlayıp kendini bu sevgiye adamaya yüzyıllardır hazırdı.
Senin sayfalarında göz gezdirirken, sana doğayı layık gördüm merceğimde. El değmemiş papatyaları, dalından koparılmamış bahçesinde yaşayan gülleri, günahta yüzü olmayan melekleri, göklerde özgürce uçup kanat çırpan kelebekleri tasvir ettim mevzu bahis sen ve sana dair her şey olunca Tanrı'ya.
Dökülmüş, solgun bir bedende nasıl bunca temiz nimetleri gördüm, kafa yorduğum onca an akıl sır erdiremesem de hiçbir zaman; hoş, dudaklarıma varmayan bir bu kadarı daha olduğuna emindim.
Her yabancı hatırana, titrekçe soluk alışına bile günahsız bir varlık yad edebileceğimi düşünürdüm seni tanıdığım saniyeler, dakikalar, saatler boyunca. İnsanların bencil olduğuna inanıp, kendi canını bile feda edebileceklerinin insan olması da benim en büyük çelişkimdi.
"Kendini oyuna ver Taehyung," Hoseok'un ciddi sesiyle kendime geldiğime topu üzerime pasladığını görmüştüm. Eğer reflekslerim kuvvetli olmasaydı, top muhtemelen son durak olarak yüzüme iniş yapacaktı. "Simetrik ve mükemmel yüzümü yamultmak istiyorsun herhalde Hoseok."
Sanki az önceki ciddi tınının sahibi o değilmiş gibi kıkırdadı, sincaba benziyordu. "Roséanne seni böyle sevmez diye endişeleniyorsun galiba?"
Gözlerimi devirdim huzursuz ve huysuz ifademle. "Oyuna ver kendini Hoseok."
Yeniden güldükten sonra kafasını salladı ve hepimiz yeniden oyuna odaklandık. O sırada diğer üç erkek bizimle ilgilenmekten vazgeçmiş -ilgilendiklerini bile düşünmüyordum- telefonlarıyla ilgileniyorlardı.
Öğle paydosuna varana kadar hiç durmadan, devamlı bir tempoyla hızımızı kesmeden antrenman yapmıştık. Basketbol iyiydi, kafamı dağıtıp kendimi bir süre dış dünyadan uzaklaştırmamı sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tears killed her | vrosé
FanfictionOkyanuslar seni sayıklar. Çünkü okyanuslar kaybeden ve kaybettiğini sananların gözyaşlarını da içine saklar. Öyle bir karmaşa götürüyor ki orayı, zihin kadar karanlık dibinde ölüm var. Ve ben tüm o yaygara arasında; sen ölmek istediğinde kırık düşün...