KEHANET

34 3 0
                                    

Akşam üzeri... Konak

Barnie ve kız arkadaşı Lisa Sean'ın kiralık arabasını çaldıktan sonra geri gelmemişti. Kathrine meraktan delirmişti ama kimse arabanın peşinden gitmek istemiyordu. Aslında Levent ve Bülent gelmeyi kabul etmişti ama Sean gerçekçi biriydi, ikisi de güvenilir, becerikli savaşçılar olmasına rağmen yirmi dört saatten fazla savaş alanınca, çarpışma durumunda kalmışlardı. Yorgunluktan ölüyorlardı, böyleyken on iki kilometre yürüyüp, riskli bir köyden araç bulup, geri zekâlı bir uyuşturucu müptelasını bulmak için devam edemezlerdi. Evet, Barnie ve Lisa'nın kayboldukları fark ettiklerinde Kathrine odalarına gitmiş ve sakladıkları malzemeleri bulmuşlardı. O zamana kadar Barnie'nin bir senedir temiz olduğunu zannediyordu. Ardındansa hava aniden kapanmış ve inanılmaz şekilde soğumuştu.

Kimse bunu beklemiyordu, Lucianno bunun depremlerle alakalı olduğunu, muhtemelen havayı kapatan bulutların da volkanik küllerden oluştuğunu söylemişti. Bu onları ister istemez konakta birbirlerine ve mahzene yöneltmiş. Henüz endişelenmelerine gerek olmayacak kadar yiyecekleri, kuyudan gelen taze suları ve onları ısıtacak kadar battaniyeleri vardı.

Bu yüzden mahzende kafalarını dağıtacak keşiflere başladılar, yeni ve barışçıl maceralara...

Kum zeminde istemsizce ses çıkarmamaya çalışıyorlardı. Sessizlik, sessizliği çağırıyordu sanki. Salonlar salonlara, odalar odalara bağlanıyordu. Ana giriş, mutfak, ana kütüphane ve odaların bulunduğu koridorlar, yani mahzenin kuzeye bakan bölümü tek parça kalkerli bir kaya içine oyulmuştu. Oysa güneye doğru ilerledikçe, yani dağın altına doğru indikçe kayalık alan bitiyordu. Burası yüz yıllar önce özenle sıkıştırılmış ve ağır, ahşap desteklerle sıkıca güçlendirilmişti. Yine de bu onların tedirgin olmalarını engellemiyordu. Binlerce ton toprağın altına gömülü kalmak hiç hoş bir fikir değildi. Kısa dik açılı koridorlarda devamlı olarak dolanmaktan Cankır'ın artık başı dönmüştü, "Buradan mutfağa gidinceye kadar yemin ederim kayboluruz," diye söylenirken kafasını dördüncü kez, ona göre çok alçak olan tavana çarptı.

Bülent sırıtarak, "Bunun için mesafeye gerek yok ki, mutfaktan çıkman kaybolman için yeterli," Cankır başındaki ufak şişlikleri ovalayıp, fısıldayarak küfürler savuruyordu. Grup mahzenin artık tek kattan oluşmadığını biliyordu, henüz aşağıya inen bir yol bulmasalar da varlığını birkaç kereden fazla hissetmişlerdi. Kaya olan tabanın bazı yerlerinde ayak sesleri toklaşıyordu. Sean, Otto'nun burayı kendisine neden verdiğini, konağın altındaki hazineleri bilip bilmediğini düşünüp duruyordu.

Beklenen kaos çoktan başlamıştı. Daha kötüsü hızla kendi ülkelerine ulaşmış, bir şekilde bulaşmıştı. Kimse ailesinin ya da dostlarının akıbetini bir türlü öğrenememişti. Kablolu yer hattı, cep telefonları, UHF telsizler, hiç bir şey doğru dürüst çalışmıyordu. Sean birkaç kere dışarı çıkmayı düşünmüştü, fakat ailesinin Londra'da kalmayacağını ve onlar aramadığı sürece onları bulamayacağını biliyordu. Diğerleri de aynı fikirdeydi.

Bir süre sonra dışarıdakileri düşünseler de onlar hakkında konuşmamaya başladılar. Bu sessiz bir anlaşmaydı. Düşünceler düşünceleri, endişeler endişeleri ve dolaştıkları odalar odaları ve salonları takip ediyordu. Her yerde kütüphaneler vardı, boş yüzeyli duvar neredeyse yok gibiydi. Mahzeni bir zamanlar büyük sabır ve güç sarf ederek inşa edenler yer kaybetmemek için ellerinden geleni yapmışlardı. Köylülerin haklı olduklarını boş kalmış her duvardaki haç figürlerinden anlayabiliyorlardı.

Sean elindeki fosforlu sarı renkte, hediye paketlerinde kullanılan ipin olduğu makara ile yürüdükçe ipi salıyordu. Kaybolmamak için bu yolu düşünmüşlerdi. Aynı zamanda harita çıkarmak ve mesafe ölçmek içinde kullanılabilecek bir yöntemdi. Çıkardıkları haritaları kopyaladıktan sonra koridor haritasını duvara yerleştiriyorlardı. Uzun boylu adam birden durdu, yüreği daralmış, sağ göğüs kafesi ağrımaya, başı dönmeye başlamıştı. Zaten kapalı kalmaktan oldukça sıkılmıştı. Koridorun ucunda tek bir oda vardı. Oda ve aradaki mesafe bir an can sıkıcı bir yol olmuştu. Sean kesinle oraya girmek istemiyordu. Kendini zorlamayı denedi ama olmadı. Elindeki makarayı fark etmeden orada bırakıp geriye doğru, mutfağa dönen koridorda ilerlemeye koyuldu. Daha fazla yorulmak istemiyordu.

KIŞ ÇAĞI SERİSİ / YENİ VERSİYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin