Hiçbir ülke eskisi gibi düşünmüyordu. Fikirleri, düşünceleri ve yaptıkları. Her şey değişmişti. Lakin insanlar hâlâ değişmemişti. Hepsi açgözlü aşağılık canlılardı. Ellerindekiler yetmiyordu. Hep daha fazlasını istiyorlardı. Ve istediklerini elde etmeleri için birinden kurtulmalıydılar.
"Anne! Ben geldim!" diye haykırarak eve girdi çocuk. "Salondayım oğlum." diye cevap verdi kadın. Çocuk hızlıca salona geçti. Annesinin kısa saçlarını ve yorgun halini görünce yutkundu. Eskiden uzun olan saçlarının hastalığı nedeniyle kısalmasına bir türlü alışamamıştı. Koltukta oturan annesinin yanına gelerek onun dibine yere oturdu.
"Anne yatakta olman gerekiyor." dedi çocuk gülümseyen annesine bakarak. "O yatakta eğer bir saniye daha kalırsam deliririm." diyerek güldü yorgun kadın. Gülümseyen çocuk "Sen de haklısın." diye mırıldanarak başını eğdi. Biricik oğlunun eğik başını yavaşça kaldırıp yüzüne baktı. "Hadi arabayı hazırla."
"Baya iyisin araba kullanmakta." diyerek kıkırdadı kadın. "Öğreneli 20 yıl oldu anne." diyerek göz devirdi çocuk. "Vay be! Zaman nasıl da geçiyor. Minik oğlum Rusya büyümüş de araba kullanıyor." diyerek dalga geçti. "Anne ya!" diye mızmızlandı Rusya ve annesinin gülmesine katıldı.
"Anne neden Türkiye'ye gidiyoruz?" diye sordu merakla Rusya. "Ayçiçeklerini görmek için." diyerek gülümsedi. "Bizim topraklarımızda da ayçiçek yok mu?" diye sordu Rusya. Kıkırdayan kadın "Polenler yüzünden hapşıran bir Türkiye olmadıktan sonra pek eğlenceli olmuyor." diyerek başını cama yasladı. "Şu halime bak kokoca Sovyetler Birliği şu an sadece evden birkaç kere çıkıyorum." diye mırıldanarak göz devirdi. "İyileşeceksin anne merak etme." diyerek gülümsedi Rusya. Yalan söylüyordu. Ama başka ne yapabilirdi ki? Günler geçtikçe annesi daha kötü bir hale geliyordu.
-Geçmiş-
"SİZİ LANET OLASICILAR!" diye bağırdı Sovyetler Birliği. Bağlı oldu yatakta debeleniyordu. O kelepçeleri normalde beş saniyede kırabilirdi ama şu an yapamıyordu. Nerede olduğunu ve ya neden orada olduğunu bilmiyordu.
"Bayan Sovyetler Birliği lütfen boşa çabalamayın. Şu an o kelepçeleri kıracak kadar güçlü değilsiniz." diyerek gülümsedi arkası dönük adam. Kaşlarını sonuna kadar çatan Sovyetler Birliği "Aşağılık insanlar derdiniz ne!?" diye bağırdı. Odadaki bütün ışıklar söndü sadece Sovyetler Birliği'nin yattığı yerde ışık vardı.
"Bay Amerika'ya söyledik kabul etmedi. Siz ülkeler gerçekten aptalsınız. Halk olmasa aslında size ihtiyaç bile yok ama malesef ki halk var." diyerek elindeki şırıngayı havaya doğru tuttu. "Parçalanan ülkeleri öldürmek çok zor." dedi bıkkın bir şekilde. "Oysaki savaşta ölen ülkeleri bir başka ülke öldürüyor ve bize bir iş kalmıyor. Sizin sonunuzun da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi olmasını isterdik ama malesef ki sizi çok seven varmış."
"NE!? Onu siz mi öldürdünüz pislikler!? Hiç mi düşünmediniz çocuklarına ne olur!?" diye bağırdı Sovyetler Birliği. Yataktan kalkmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. "Tutun şunu!" diye bağırarak emir verdi adam. Etrafına toplanmış ve onu tutmaya çalışan insanları umursamadan bağırıyor ve debeleniyordu. Belki biraz daha zamanı olsaydı kurtulacaktı ama olmamıştı. Bir adamın boynundaki işarete bastırmasıyla çığlık atmış ve hareketsizleşmişti.
Gülümseyen insanlara içinden lanet okuyor beddualar ediyordu. Elindeki şırıngayı işarete bastırarak boynuna enjekte eden adam sırıtarak "Bundan sonra ülkeler uluorta ölmeyecek senin sayende. Sen bizim ilk deneğimizsin." dedi. Gözleri ağırlaşan Sovyetler Birliği denilen şeyleri zar zor anlıyordu.
Gözleri kapanmadan önce hatırladıkları adamın "Bir ülkeyi hastalıkla öldürmek dikkat çekmiyor gerçekten." diyerek kahkaha atması ve odaya giren birinin kendi adını haykırmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
презренные люди - Countryhumans
Historical Fictionпрезренные люди - Aşağılık İnsanlar Countryhumans "İnsanlar masum değil. Hiçbir insan mükemmel derece de iyi değil Her şeyi mahvedenler insanlar. Barış zor değil Bu Dünya niye yetmiyor herkese? Çünkü hepsi aşağılık varlıklar! Hiçbiri elindekiyle...