29.Bölüm

954 111 198
                                    

RumeysaTiryaki0 ithafen...

İyi okumalar...

Ertesi gün Haşim ile Emo ayrı Cemal ile ailesi ayrı ilçeye giden postaya bindiler. Boş yolları, uzaktan görünen köyleri izleye izleye çeşitli hayaller kurarak  vardılar ilçe otogarına. Ömer babasından önce atıldı. Sıra sıra dizilen  at arabalarından biriyle anlaşıp atladı üstüne. Sonra annesiyle kardeşine yardım etti. Tıpkı eski günlerdeki gibi köye doğru yol aldılar. Cemal yolda gördüklerine elini kaldırarak başbakan edasıyla selam verirken Mahah, eşarbıyla ağzını kapadı her zamanki gibi . Fato ile Ömer ise ayaklarını arabanın arka kısmından aşağı doğru sarkıtarak yolculuğun tadını çıkarmaya çalıştılar.

Normal bir gün olsa Cemal öyle ya da böyle onlara bulaşır ya tam şenlendirir ya da tam bozardı moralleri ama bugün farklıydı. Sessizdi. Sadece İki kardeş takılıp, çocukluklarına gidip gidip geri dönüyordu.

Kendi boşalan köylerini uzaktan birbirlerine gösterirken Cemal iç çekti. Her buraya geldiğinde aynı düşünceler nasıl da hemen beynine üşüşüyordu? Nihayet Gülistan'ın evine vardılar da daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Cemal arabacının parasını öderken önden inen Mahah ile çocukları kapıyı çaldı.

Gülistan evinin kalabalığına aldanarak bayram havası yaşadı yaşatmaya çalıştı. Emo bile yıllar sonra köyüne evine gelmişti. Mutluydu etrafında toplanan insanların haline anlam veremeden. İbrahim ile Mustafa da da durum aynıydı. Evlerine döneceklerini sanıyorlardı. Ta ki Cemal "Mustafa, bizim tarlayı sürdünüz mü? " diye bir soruyla başlayıp " korkarım topal itin tarlasını sürdünüz? Hele gelin gösterin bize ne yaptığınızı" diyerek onları dışarı çıkarıp durumu anlatana kadar.

İki genç babalarının artlarına verdi kendi köylerine doğru yürüdüler. Haşim bir an olsun oğlunu kolunun kanadının altından ayırmadı. Cemal, paltosunu önünde birleştirip çöktü tarla başında. Eline bir parça toprak alıp oyalandı bir süre. Kolay değildi öyle bir şeyi istemek, anlatmak.

"Burası bawodan kalan tek parça toprak bu tarafta. Bir kısmı da hattın öbür tarafında."

"He bawo demiştin eyenin amcası vekalet ediyor değil mi?"

"Evet işte Hasan amca ne kadar bakabilirse, Golan, Halep'e gitmiş diğerinin aklı bir karış havadaymış kendi de yaşlı artık. "

Mustafa gülümsedi.
"Eye bawonun yaşında diyordu."

"Halt etmiş! Yoksulluktan geç evlendi o biz evlendiğimizde de iki tane eşşekk kadar çocuğu vardı. Yani ben gencim o yaşlı."

İbrahim de istem dışı güldü.
"Cemal amca genç, daha dün bir kardeşin olacağını söylemedin mi Mustafa?"

Haşim şaşkınlıkla dinledi söylenenleri. Fakat Cemal o olayın üstünde çok durmadı.
"Benim yaşımı bırakın da beraber şu tarlaya bakmaya ne dersiniz?"

"Sınırı nasıl geçeceğiz bawo, pasaport yok."

"Eski zamanlardaki gibi! Bizim zamanımızda pasavan vardı o güzeldi bak, bu yol biraz tehlikeli ama yolu bilen biri bize ön ayak olacak."

"Kim bawo?"

"Buluruz birini. Hazır mısın İbrahim?"

Gül Cemal 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin