Genç kız ellerini bulunduğu balkonun demirliklerine yasladı. Kalabalık şehir ayaklarının altında gözler önüne serilmişti. İşten eve dönmek için arabalarına ve otobüslere doluşan insanlar, çocuklarının elinden tutmuş evlerine götüren anne babalar, son satışlarını yapan esnaflar.
Kol kola gezen iki genç kız gördü. Dolan gözlerini engelleyemedi, o da böyleydi önceden. Dolu dolu geçerdi günleri. Sabah ailesiyle güzel ve eğlenceli bir kahvaltı yapıp okula giderdi. Derslerde her zaman ki başarısını konuşturup okul çıkışında yakın arkadaşıyla beraber gezer dolaşırlardı. Eski hayatını çok özlüyordu. Evini, ailesini, arkadaşlarını, bıraktığı okulunu, öğretmenlerini, kaygı ve korku olmadan gezmeyi çok özlüyordu. Bunların yanı sıra kaygı, endişe ve korkuları kafasının içinde dönüp duruyordu.
Sıkıntılı bir nefes bırakıp ellerini balkon demirliklerinden çekti. Salona girip kapıyı ardından kapattı. Koltuğun üzerinde bıraktığı hırkayı alıp üzerine geçirdi. Yaz yaklaşıyor olabilirdi ama böyle akşam vakitlerinde bir esinti geliyordu yani. Mutfakta hazırladığı kahvesini alıp odasına ilerledi. Odasına girip masasına ilerleyecekken vazgeçti. Yatağının yanında durdu.
Elinde ki kahveyi komodine bırakıp eğildi yere doğru. Elini uzatıp yatağın altında ki küçük demir kutuyu aldı. Kutunun kapağını açıp içindeki anahtarı eline aldı. Kutuyu yatağın üzerine bırakıp kahvesini de alıp odadan çıktı.
Elindeki kahvenin dökülmemesine dikkat ederek kilitli kapıyı açıp odaya girdi. Kahveyi kenardaki masaya bıraktı ve odadaki camın önüne konulmuş geniş koltuğa oturdu. Karşısında ki geniş duvardaki fotoğrafları dikkatlice inceledi. O kadar çok anısı vardı ki ailesiyle, arkadaşlarıyla. Anlatmaya kalksa ne saatler ne de günler yeterdi. Yazmaya kalksa satırlar, sayfalar yetmezdi.
Yaş günleri ,yakın arkadaşını olimpiyatlarda desteklemeye gittiği günler, okulda ki arkadaşları ve öğretmenleri, İlk erkek arkadaşı, en yakın arkadaşıyla okul sonraları gezmeleri, anne ve babasının evlilik yıl dönümleri, abisinin doğum günleri, biricik arkadaşının doğum günleri. Çok anısı vardı.
Bir de on sekizinci yaş günü vardı. Zaten ne olduysa o gün olmuştu. Başına gelen şeylerden sonra kendini burada bulmuştu. İlk kez ailesinden bu kadar uzaktaydı ama iyi olmuştu. Orada kaldıkça zaten zar aklından çıkarmaya çalıştığı şeyler daha da çok gözünün önüne geliyordu.
Bir çok değişiklik gerçekleşmişti hayatında. Yer ve mekan dışında da değişiklikler vardı hayatında. Mesela genç kız kahve içmeyi pek fazla sevmezdi fakat son birkaç yıldır bu durum sevmeyi de aşıp alışkanlık hâline gelmişti. Mavi rengi her zaman vazgeçilmeziydi tabii bundan bir kaç yıl öncesinde trajik bir şekilde hayatından çıkarana dek. Falan filan.
Elinin üzerinde durduğu fotoğrafı elime alıp çıkardım kutudan. Ben, abim, annem, babam, Aşkım, annesi Sevgi teyze, babası durmuş amca. Hep beraber yemek yerken çektirdiğimiz ve hepimizin yüzünün güldüğü bir fotoğraftı. Fotoğrafı bırakmadan koltukta uzanır pozisyona geçti. Eski ve de mutlu olduğu anlar bir film kaseti gibi zihnine dolarken gözleri ağır ağır kapandı.
&&&&&&&&&&
S.
Umarım beğenmişsinizdir, İyi okumalar!
YOU ARE READING
ATLAS OKYANUSU
Teen Fiction"Aslında hayatımın çoğu anında var olmuştu fakat benimle olmamıştı. Peki ben nereden bilebilirdim bir zaman sonra hayatımın çoğunun ondan ibaret olacağını?" Birinin aslında bir yerlerde sizin hayatınızda var olduğunu düşünün. Onu tanımıyorsunuz...