"Hüzün seni yakalamak için bir yerlerde saklanır."
Günün yorgunluğu üstüme bombardıman misali yağmıştı. Yorgunluğumun asıl sebebi ise, dün kardeşim Mert ile uğraşmamdı. O kadar hareketli bir çocuk ki! Yerinde durmuyordu. Mert benim tek aile bireyimdi. Ondan başka kimsem yoktu. Babamdan kalan para ile kendimize ev tutmuş, mutlu olmaya çalışarak ömür geçiriyorduk işte. Hayat bizim için oyun misaliydi ve bizimde bu oyunu oynamamız gerekiyordu, değil mi? Mert henüz 10 yaşındaydı. Ben ise 18'e geçen ay girmiştim. Ve şu an Mart ayındaydık.
Aslında Şubat ayının benim için ifade ettiği tek şey ailemin ölmesiydi. Bazen cidden Mert yanımda olduğu için şükür ediyordum. Annemi hastaneye kaldırdıklarında komaya girmişti. Gözlerini açmıştı fakat bana o sözleri söyledikten sonra tamamen kapatmıştı gözlerini bu hayata. Ben.. her konuda soğuk kanlı olmayı başarabiliyordum. Belki de en büyük özelliğim buydu. Annem ve babam ile o kadar vakit geçiremiyorduk. Sürekli işleri söz konusuydu onlar için. Bir kızı ve oğlu olduklarını kaza yaptıkları gün hatırlamışlardı.
Annem yatakta hareketsiz uzanırken göz ucuyla bana bakmıştı. 'Gel' dediğini anladığım için yerimden kalkıp yanına gitmiştim. Zar zor konuşurken dediğini anlamaya çalışıyordum.
"Rana.. Bu son konuşmamız biliyorsun, değil mi?" Dediğinde kalbime acının saplandığını hissettim. Her ne kadar bizimle ilgilenmeyen bir annem olsa da.. O benim annemdi. Canımdı.
"Öyle konuşma." Dedim.
"Son konuşma değil."
"Üstelemenin anlamı yok kızım. Biliyorum, sana olan sevgimi belli edemedim. Diğer anne-kızlar gibi olamadık. Bu belki de senin en çok istediğin şeydi. Bundan fazlasıyla pişmanım prensesim. Sen her konuda soğuk kanlılığını korudun. Göz yaşlarını kimsenin önünde akıtmadın. Bu seninle gurur duymamı sağladı her seferinde. Kızım.. Mert sana emanet. O senin ailen artık. Ona ve kendine çok iyi bak. Seni çok seviyorum prensesim." Dediğinde gözlerinin kapandığını gördüm. Kapandı.. bir daha açılmamak üzere.. Gözlerim yanıyordu.
Ağlamayacaktım. Ben güçlü bir kızdım.
Annem de hep bana güçlü bir kızsın derdi. Annem bana soğuk kanlısın derdi. Ya ağladığım zaman bu kararından vazgeçerse? Bunu göze alamazdım. Annem.. tutamıyorum. Bak lanet yaşlar ilk defa senin yanında akıyor. Ve ben tutamıyorum annem.
**
Anılar gözümde canlanırken olduğum yerden doğruldum. Mert mutfakta oyalanırken okula geç kaldığımızı fark etmiştim.
"Mert!" Diye bağırdım.
"Efendim abla?" Diye karşılık verdi anında.
"Okula geç kalıyoruz ufaklık. Koş odana, kıyafetlerini giy." Diye söylendim oturduğum yerden. Lise son'a gittiğim için ve ilk günden okul elbisesi giymek gibi bir derdim olmadığı için rahattım. Üzerimde duran kıyafetlerle gidebilirdim. Üstümde gri pantolon ve mavi bluz vardı. En azından sade ve idealdi.
Mert hızlı adımlarla merdivenlerden inerken sinirim tavan yapmıştı.
"Yavaş in şu lanet merdivenlerden! Düşeceksin!" Diye bağırdım. Masum bakışlar atarak yanıma geldi.
"Ama abla geç kaldığımızı söylemiştin? Acele etmem gerekmiyor mu?" Diye karşılık verdi. Hay aklıma! Ne diye acele ettiriyordum ki? Düşüp, bir yerini kırabilirdi!
"Tamam ablam, ama bir daha sakın hızlı inme, tamam mı?" Dedim gülümseyerek. "Tamam" dediğinde vestiyerden paltomu alıp giydim. Çantamı aldıktan sonra Mert'in paltosunu giydirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP YILDIZ
Random"Aşık olabilir misin bana?" "Diğerlerinden ne farkın var?" "Sana aşık olmam, yetmez mi?" "Fazla aptalsın." "Hayır, fazla aşığım."