(Bilgilendirme: Taehyung'un gifidir.)
👁🗨: "Hissizliğin en büyük zararı da, etrafında olan bitenden çok kendine dair önemli detayları gözden kaçırmaktır."
[x]
Merdivenlerden hızla inerken üzerine geçirdiği krem rengi boğazlı kazağı düzeltti Taehyung, salondaki mobilyalara doğru adımlayıp koltuklardan birine oturdu ve cebinden telefonunu çıkarıp kontrol etti. Jimin'in adı hala Jisoo olarak kalmıştı ve okudukça güldürüyordu.
Ah şu şapşal çocuk. 26 yaşında olmasına rağmen hala eğlence makinesiydi.
Rehberde adını düzelttikten sonra mesajları temizledi ve uygulamadan çıkıp İnstagram'a girdi. Açtığı sahte hesaptan Jennie'yi takip ediyordu. Görünen o ki story paylaşmamıştı.
Telefonunu kapatıp kenara koydu ve başını geriye atarak sadece yanan ateşin çıtırtısını dinlemeye başladı. Üyeler uyumuşlardı, Namjoon da geç vakitte gelecekti. Bir süreliğine dışarı çıkmıştı. Saat gecenin 02:47'si olsa bile, zaman falan dinlediği söylenemezdi.
Durgunlaştı Taehyung. Sessizliği dinledikçe ruhu okşanıyormuş gibi hissediyordu.
Eli telefona gitti. Ama hiçbir şey yapmadan geri bıraktı.
[MP2]
Odanın kapısı çalındığında genç kız hemen yaşlarını silerek burnunu çekti ve ayağa kalktı yutkunarak. Fark ettirmemeliydi, ağlamamış gibi yapmalıydı. Güçlü durmalıydı, Bay Lee fark etmemeliydi.
"Gel." Dediğinde kapı aralandı ve Bay Lee kapıdan kendisine baktı. "Burada ne yapıyorsun? Aşağı gelsene?"
"Geliyorum şimdi. Odayı sevdim, eşyalarımı yerleştirmek için göz atıyordum." Güzel bir bahaneydi ve görünen o ki Bay Lee yemişti.
Jennie kapanan kapıyla yeniden yatağa oturup yutkundu. 48 yaşında bir adamla neden aşk oynardı ki? Neden...
Belki de geçerli bir sebebi vardı?
Ama ciddi anlamda içinde bir yokluk hissediyordu. Anne yokluğu ayrıydı, fakat aile dediğinde...
Sadece öldürmeye çalıştığı kişinin kendisine verdiği basit bir söz, nasıl olur da onu bu denli boşluğa düşürürdü yokluğunda?
Anlayamıyordu.
[MP2]
Taehyung mutfaktan elinde kupa bardakla çıkarak koltuklara doğru adımlarken kahvesinden yudumladı. Koltuğa kurulurken kahvesini koltuğun kenarındaki küçük tahta altlığa koydu ve laptopunu kucağına alıp kapağını yukarı kaldırdı. Bilgisayarını başlatırken telefonunun şarjına ve bildirimlerini kontrol etti, daha sonra açılan ekranda şifresini girerek internete erişti.
Zihninin en arka taraflarında genç kıza verdiği ailesi olma sözü hala duruyordu ve o kendisini kandırmış olsa bile sözü boşuna vermemişti. Eğer boşuna vermiş olsaydı, en başından beri genç kızın kendileri için gönderilen bir ajan olduğunu bildiği için söz vermezdi.
Söz vermesinde büyük oranda ciddiyet payı yatıyordu ve Jennie zeki bir kızdı, bu yüzden sözün basit bir dalgadan çok daha fazlası olduğunu anlamış olmalıydı.
Ancak Taehyung'u ölü sanıyordu. Aslında, Taehyung zaten ölüydü karakter olarak. Onun yerine, V vardı artık. Kendisine karşı kibar davranan odun Taehyung'un sözünü devam ettirecek metal bir kişilikti.
Dağ gibi görünen, dal gibi kırılan kalbini çelik duvarla sararak her kötülüğe karşı onu koruyacağına boşuna söz vermemişti.
[MEZAR PARTISI: IKINCI KITAP]
"Sondaki söz hoşuma gitti.
'Dağ gibi gözüken, dal gibi kırılan kalbim.'
Hepimizin vardır öyle bir kalbi. Değer bilmezler sadece. :)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
◄[SM/SEQ/AU!]► MEZAR PARTISI® (NO.II) | #thriller (✓)
Aksiyon"Kazık atan genç kız için sırada tek bir hedef kalmıştı: Bay Lee'yi öldürmek. Fakat işler sandığı gibi gitmemektedir ve farkına vardığı dehşet gerçekle beraber planları altüst olur." (DİKKAT! Kitap erotik içerik bulundurmaktadır.) Karakterler: #kimj...