Selamlarrr umarım herkes iyidir ve her şey yolundadır.
Lütfen okumadan yıldızı aydınlatalım❤️
'Ruhu buzdan kaleye ışık tutan sevdiğim.. Sonumu dudaklarına kazıdım, yolum meçhul..'
♠️
Bilinmez bir dünya, bilinmez bir yaşam, belki de bilinmez bir bölümün getirisi olacaktı bu evren bana. Kökü sapasağlam ama dalları hasarlı olan kişiydim ben. Fakat anladım ki, bu savaşta benim köküme doğru ilerleyen tüm hücrelerim kusuru ve hasarı baz almıştı kendince. Ruhum izmaritlerin birleşip sıkıştığı bir sokakta çığlık çığlığa bağırıyordu sanki. Bütün sanrılar bir olup zihnime katran karası o bir damlayı savurmuş, kalbimin üzerine bıçak tutmuş gibiydi.
Şimdi tüm sanrılar bu demir parmaklıkların içinde benimle beraber çıplaklıklarına hasret duruyordu. Tespih parçaları gibi dağılmıştı etrafa umutlarımın hepsi. Elimi düştüğüm mahzenin demir parmaklıklarına dokundurdum. Yalnızdım, Brand'ı oğlumla beraber başka bir mahzene kapatmışlardı ve ben nefesimi göğsümün altında hissedemiyordum artık.
Belirsizliğin en koyu tonunda hayata bakıyordum. Ne durumdalar, iyiler mi, bir şey yapmışlar mıdır onlara? Diye düşünmekten zihnimin kılcal damarları zonkluyordu. Tek sarıldığım umudum Brand'ın mahzenlere kapatılmadan önce bana söylediği sözüydü.
Dudakları oynarken bile gözlerinde korkusuzluğun lider kısmını havalandırmıştı. Bana 'Sakın korkma, buradan çıkacağız emin ol. Ne diyorlarsa onu yap ve zorluk çıkarma güzelim.' demişti. Oğlumu yanına alması, ona olan özlemimden dolayı kalbimi ağrıtsada şu an olabilecek en mantıklı hareketti. Nitekim bütün gözler benim üzerimdeydi. Hedef bendim.
Bir sokağa girmiştik beraber. Karanlık, kuytu ve ıslak duvarlarından alan küfleri yüreğime damlayan bir sokak. O sokağın sonunda camdan ışıklar bulacaktı belki bizi. Yönünü tuttuğumuz her taşı aydınlatacaktı o ışık. Buradan çıkmamızı sağladığında, arkamıza dönüp bakarken nefes alacaktık yarınlara.
Kafamı ellerimin üstünden ayırdıktan sonra yukarı kaldırıp derin bir nefes verdim. Duvarların buharı çığ gibi büyüyordu içimde. Yine de dedim kendi kendime, yine de aynı yerde nefes alıyorum oğlum ve sevdiğim adamla. Karşı karşıya gelemiyor olsak bile nefeslerimiz çarpışıyor aynı yerin kıyısında. Düşünceler bilincimin acıyan yönünü kemirirken, parmaklıkların kilidi aniden şiddetli bir sesle açıldı.
Korku bedenime bariz kamçılar atıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak bana doğru gelen iki kişiye bakarken dilimin damağıma baskın şekilde yapışmak üzere olduğunun farkındaydım. İki kişi aynı anda seslerini çıkarmadan koluma girdiler. Brand'ın dediğini yapıp sesimi çıkarmadan beni ilerleten bu iki kişiyle adımladım soğuk zeminin üzerinde.
Uzun bir koridorda yürüyorduk. Yan tarafımda acı içinde inleyen insanların bedenleri vardı. Birden fazla mahzen ve birden fazla eti çürümek üzere olan insan kokusu geliyordu burnuma. Bedenimin, ayak parmaklarıma kadar titrediğini hissediyordum. Organlarımın üstünden kuş tüyü kadar hafif ama zonklatıcı bir ürperti esti geçti.
Saniyeler içinde korkuyla yürümeye devam ederken altın varaklı bir kapının önünde durduk. O an, inanamazsınız sanki boğazıma kadar bir taş oturmuştu. Ya ölecektim, ya da bir şekilde buradan çıkacaktım. Kolumdaki muhafızlar kapıyı ittirirken içeri girmeden önce gördüğüm kişiler beni yerimde dondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN MAVİSİ
ParanormalMumun içinde eriyen bedenlerdik. Mumun üzerinden gökyüzüne dağılan ince dumanında bir parça bizden vardı ve gökyüzünde ruhlarımızla raks ediyordu tenimiz. Tek bir farkla. Ruhumuz... Hatta bedenlerimiz bile birbirine saplı şekilde dans ederken, zihni...