Dünya değişeli bir seneden fazla olmuştu. Hepsi heyecanla baharı ve yazı beklemişti, havanın ısınmasını ve karların erimesini... Ancak hava bahar ayları ile dışarı çıkabilecek kadar ısınmıştı. Sıcaklık Ağustos ortasında dahi en fazla eksi on dereceye yükseliyordu, artık bu topraklarda kar hiç kalkmıyordu. Bu pek çoğunun zaten çok narin olan umudunu, bir daha toparlanmayacak kadar kırmıştı ama konağı terk edip sıcak olduğunu ümit ettikleri güneye de gidemiyorlardı. Orada kalmalarının tek nedeni de çaresizlikleriydi. Başta Yeni Ege Kapısı adını verdikleri kuleden etrafı gözlemleyip kış gelmeden neler yapmaları gerektiğini planlamışlardı. Yapılması gereken belliydi ikici kışı Mahzen ve konaktakilerin hep beraber atlatabilmelerini sağlamak. Bunun için ısınma ve beslenme sorunlarını çözmeleri gerekiyordu. Kuleden yaptıkları düzenli gözlemler sonrası yakın çevrenin güvenli olduğuna inanıp, keşif gezileri düzenlemişler bulabildikleri tüm yiyeceği konağa getirmişlerdi. Bu keşiflerde altı kişi kaybetmiş toplamda sadece yirmi üç kişi kalmışlardı.
Mahzen toprağın derinliklerine indiğinden kışın en sert günlerinde dahi on derece sıcaklıkta sabit kalıyordu. Mahzen grubunun kendi yaşam alanlarını ısıtmaları çok da sorun olmuyordu. Isınmak için köylerden bulup Mahzene kurdukları kömür sobalarını kullanıyorlardı. Sobalardan çıkan dumanı baca borularıyla konağın büyük şömine bacalarına bağlamışlardı. Konağın ısınması bu bacaları binada dolaştırarak sağlanmıştı. Eski bina gerçek anlamda ısınmasa da en azından donarak ölmeden içinde yaşayabiliyorlardı. Ancak ikici kışı bu şekilde atlatmaları mümkün değildi. İlk olarak Konak'ın ısısını korumak adına büyük bir onarım çalışması başlatmış ve çevre ilçelerden bulabildikleri tüm yalıtım malzemesi ile konağı içten kaplamışlardı. Konağın kendi kendini ısıtabilmesi için yeni sobalar ayarlamış ve bacalarını direkt konağın dışına çıkarmışlardı. Aynı zamanda bulabildikleri kadar çok kömürü istiflemişlerdi. Grup zor da olsa kışı atlatacak kadar erzak ve kömüre sahip olduklarını düşünüyordu.
Kömür aynı zaman da Noyan'ın demir ocağında kullanılıyordu. Buradan elde edilen ısı da mahzenin yaşanılabilir derecede ısıtması için aktarılıyordu. Ocak ısınmanın dışında Noyan'ın demir çalışmaları için harika bir fırsattı. Bülent, Noyan'a kendisi için bir zırh yaptırmıştı. Noyan bu konuda Cankır ve Yiğit'in mekanik bilgisinden oldukça yararlanmıştı. Keşfettikleri gümüş rengi metal çok hafifti. Hafif olmasına rağmen modern silahların etkisini azaltmak için pek çok atış deneyi yapmışlar ve uygun kalınlığı bulmuşlardı. Zırhı Bülent'in içinde rahat hareket edebileceği bir şekilde tasarlamak oldukça zamanlarını almıştı. Bu yüzden zırh göğüs, karın, kanat kaslarının olduğu yerlerde katlı yapraklar gibi tasarlanmış, içten kayışlı bir sistem olarak hazırlanmıştı. Zırh Bülent'in tahmin ettiğinden çok daha farklı olmuştu. Gümüş rengi zırh orta çağ zırhlarını andırmaktansa bilim kurgu filmlerindeki robot savaşçıları hatırlatıyordu.
Tüm çalışmalarına rağmen ağır savaş mühimmatının etkilemeyeceği seviyedeki zırhın ağırlığı elli kiloya çıkmıştı. Noyan her gün çılgınlar gibi çalışarak bu ağırlığı düşürmeye uğraşmakta ama en iyi ihtimalle kırk kiloya indirebilmeyi umut ediyordu. Üstelik istediklerinden de sağlam olabilirdi. Cankır ve Yiğit kevlar çelik yeleklere bu zırh parçalarını ekleyerek kendileri için de muharebe kıyafetleri yapmayı planlıyorlardı. Kıyafetler hazır olur olmaz sağlamlıklarını denemek ve birbirilerini sağa, sola atarken bir kaç tünel desteğini yıkmaya niyetliydiler. Belki o zamana kadar Dost da tam olarak iyileşip sağlamlık testlerine katkı sağlayabilirdi. Sean bu fikre hiç sıcak bakmıyor ve dikkatli olmaları için onları uyarıp duruyordu. Bir kaç geri zekalının kıyafetlerini denerken tüm tünelin kafalarına çökmesi iyi bir fikir değildi.
Noyan'ın yapmakta olduğu zırhın en büyük problemlerinden biri de Bülent'in içine sığmamasıydı. Görünüşe göre bu ufak ölçü problemini aşmak için Bülent'in en az beş kilo vermeği gerekiyordu. Levent'e göre bu imkânsızın olsa da Bülent bir ay sonra Levent'in gözlerini yuvalarından fırlatarak zırha sığmıştı.