Merhaba arkadaşlar! Bugünkü bölüm diğerlerine nazaran daha kısa ama heyecan dolu bölümlerle aranıza kurduğum bir köprüdür. Bu bölümden sonraki birkaç bölüm çok heyecanlı olacak umarım beğenirsiniz.
Not: Hiçbir siyasi görüş, ideolojiyi burada küçük düşürmüyorum ne de yüceltiyorum. Sadece çevremde gördüğüm tepkileri, bakış açılarını size gösteriyorum ve kendimce bir fikir sunuyorum ama asla kötü bir niyetim yok. En başta dediğim gibi ne olmak istiyorsanız o olun. Farklılıklarınız sizi burada daha güzel yapacak. Keyifli okumalar...
Ciğerlerim patlayacak, kalbim ise sanki ağzımda atıyor gibiydi. Sadece üç sokak koşmuştuk. Korkudan bu soğuk havada sıcak sıcak terliyordum. Oyun parkının içine girdiğimizde biraz uzakta bir kalabalık toplanmıştı ve hiç hareket yoktu. Hızlı adımlarla onlara yaklaşıp bu olayı başlamadan bitirecektim ki bir bağırış sesi duydum. Neler olduğunu görebilmek için kalabalığa daha da yaklaşınca Evre'nin Aziz'e bir yumruk indirdiğini gördüm. Aziz yumruğun etkisiyle birkaç adım geriye gitse de kendini çabuk toparlamıştı.
Eliot, "Ben onları ayıracağım. Siz burada bekleyin." Dedi.
Eliot kalabalıktan geçip Aziz ve Evre'ye doğru yürürken Aziz'in birkaç arkadaşı hızla Eliot'a doğru koştu ve onu gözlerimizin önünde yere serdiler.
Kıyamet kopmuşta tüm insanlık mahşerde toplanmış gibiydik. Kaçacak bir yer yoktu ve herkes birbirine bağırıyordu. Bende donup kalmıştım ve hareket edemiyordum. Benim durumumu fark eden Meriç koşarak kavganın arasına girdi ve Eliot'ı onların elinden almaya çalıştı. Daha önce de buna benzer şeyler yaşamış ve yine aynı böyle hiçbir şey yapmadan izlemiş ve dehşete düşmüştüm. Sanırım kavramam gereken şey tam da buydu. Hayat krizlerle, kavgalarla, acılarla dolu bir aldatmacaydı. Kendi kendime anlattıklarımı idrak edince koşarak kavganın içine girdim ve Meriç'le birlikte Eliot'ı zarar görmeden ellerinden aldık. Eliot'ın bedeninde herhangi bir yara yoktu fakat insanların üstüne çullanıp onu darp etmeye çalışmışlardı ve bu onu korkutmuştu. Normal her insanı korkuturdu.
Eliot, "Beni dışarı çıkartın çok fazla gürültü var." Dedi.
Anladığım kadarıyla bazı anıları uyanmıştı ya da şoka girdiği için sesler onu rahatsız ediyordu.
"Meriç siz çıkın ben Evre'yi alıp geliyorum." Dedim.
Meriç bunu onaylamadığını bakışlarıyla belli etse de artık yapacak bir şeyim kalmamıştı ve kavganın tam ortasına dalmıştım. Kimi yumruk yumruğa birbirine girişmişti, kimisi de güreşiyor gibiydi. Evre ve Aziz ise birbirinin yakasına yapışmıştı. Var gücümle Evre'nin beline sarıldım ve onu Aziz'den ayırmaya çalıştım. Evre birinin onu çekmeye başladığını fark edince kafasını arkasına çevirdi ve beni gördü.
"Geç kaldın artık onu kimse kurtaramaz!" Diye bana bağırdı. Artık dost olamayacağımızı biliyordum ama düşman olduğumuzu daha yeni öğrenmiştim ve açıkçası şu an buna üzülecek halim yoktu.
Bir süre daha onu çekiştirdikten ve başarısız olduktan sonra aniden ikisinin arasına girmeye karar verdim. Aralarına girdiğimde az kalsın Aziz suratıma bir yumruk indirecekti ki beni görmüş ve son anda durmuştu.
Aziz, "Efser çekil aramızdan!" Diye bağırdı.
"Derhal kavga etmeyi kesin!" Diye onlara karşılık verdim. Fakat beni dinledikleri yoktu. İkisinin de gözü dönmüştü ve birbirlerini yok etmek istiyorlardı. Onların arasında olmam da artık onları durdurmaya yetmediğini fark edince sabrımın kalmadığını hissettim. Nasıl kalabilirdi ki delirmiş gibi insanlar üzerime yürüyordu. Bana iyilik edenlerle de artık kavga ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA'NIN GÜNAHI
Teen FictionEfser, Evre, Eliot ve Meriç on yedi yaşında liseye giden dört arkadaştır ama hayatın zorlukları ve akranlarının zorbalığı yüzünden ne kadar çevrelerine belli etmeseler de içlerine kapanık gençlerdir. Bu lise çağındaki dört arkadaşın çevresinde geliş...