İki gün sonra / Güzateşi Korusu / Yasak Şehir
Top bataryası komutanı mermiler yerleştirilirken sıkkınca seyretti. Daha önce de çarpışmalarda bulunmuştu fakat bu kez durum çok değişikti. Mermi kapağı kapatılırken çıkan mekanik tınlama sanki Yüzbaşı için gök gürültüsü gibiydi. "Sessiz olun kahrolasılar," dedi askerlere. Askerler özür için bir şeyler geveleyeceklerdi ki yüzbaşı arkasını dönerek el lambası ile "Bekliyoruz" anlamında işareti gönderdi. Saatine yeniden baktı. 02:50 tam zamanında diye düşündü. Emir ışığı gelmeden önce işleyeceği günah için son bir kez dua okudu. On dakika Güzateşi Korusu'nun hemen kuzeyinde kalan kıraç ve kayalık tepede sanki on yıl gibiydi. Üç gündür süren keşif ve top bataryasını tepeye çıkarma çalışması tüm birliği yorgunluktan öldürmüştü. Kara Muhafız Yüzbaşısı başını sallayarak son bir kere daha aşağıdaki bir kaç ışığı yanan Akademiye baktı. Emir eri dağ rüzgarının soğuk akımının içinde duyulacağından emin bir şekilde, "Efendim sinyal geldi," dedi.
Yüzbaşı boğuk sesini düzeltmek için bir kere öksürdü ve "Ateş!" diye gürledi.
"Lanet olasılar, ya uyuyun yada koca kıçlarınızı susturun da bari ben uyuyayım artık," dedi karanlık yatakhanede ki sinirli ve bir çocuk sesi. Yaşı en fazla on beşti. Diğer iki ses kıkırdayarak ,"Hadi Semih, bak muhabbet iyi, yarın eğitim öğleden önce başlamaz. İstihbarat hocasını Konsey çağırmış."
"Ya sussanıza," diye tersledi yeniden yorganın altında uyumaya çalışan çocuk.
"Semih," diye seslendi ikinci çocuk birincisine abartılı bir şekilde göz kırparak, "Senin Nihal'e aşık olduğunu söylüyorlar doğru mu ya?"
Semih üzerinde yorganı fırlatarak, "Ne aşkı ya!" diyerek fırladı.
Hemen yanındaki ranzadan başka bir çocuk tam uyanmamış bir edayla "Şşşt!" diye mırıldandı.
Semih sanki bir bardak kırmışçasına büzüşerek, "Pardon..." diye tıslarken diğer ikili yerlerinde sessizce gülmeye çalışıyorlardı.
Semih şişmiş gözleriyle duvar saatine baktı ve "Ne yani siz şimdi bana sabahın üçünde Nihal ile olan... ya da şöyle söyleyeyim. Sadece dedikodusal bir aşkı sormak için mi tatlı uykumdan uyandırdınız?" dedi.
Sesindeki bariz kızgınlık arkadaşlarının daha da kıkırdamasına neden oldu. "Tabii ki oğlum," dedi Semih'e yakın olan çocuk ukalaca. "Bir Gölge Kardeşi öğrencisi gecenin üçünde ne yapar ki?" diğeri hemen topu kapıp, "Hem her an her şeye hazırlıklı da olmalıdır," dedi.
Semih yavaşça elini ranzanın yanındaki sopaya uzatarak, "Haklısın tabii, bir Gölge Kardeşi her zaman dayak yemeğe de hazır olmalıdır," diyerek sopayı tutan elini kaldırdı. İşte tam o sırada boğuk ve derin bir gümleme camları sarstı. "Bu da ne?" dedi ilk öğrenci, ancak o da diğerleri gibi rüzgarın içinden gelen tiz ıslık sesini duymuştu ve her Akademinin son sınıf öğrencisi gibi obüs sesini tanırdı. Bu yüzden uykusunun ortasında olup, diğer ufaklıkların şamatasına aldırmayan bir son sınıf öğrencisi gözlerini fal taşı gibi açarak, "Saldırı!" diye haykırdı. Yatakhanedeki diğer çocuklar yataktan fırlarken dış duvar içeriye doğru korkunç bir gürültüyle fışkırdı. Patlayan top mermilerini gök gürültüsü içinde sesi kayboldu.
Tepenin zirvesinde bulunan üç top aynı anda ateşlenmişti. Hemen ardında tepenin alt kısımlarında başlayan havan topu ateşiyle birlikte Gölge Akademisi patlamaların arasında kaldı. Yüzbaşı sinirle başını salladı. Kendi çocuklarını kurtarmak için başka çocukları öldürüyordu.
Odasında saatin tıkırtıları hiç durmadan devam ediyordu. Saat haricinde sadece arada bir kımıldanan binbaşılardan birinin gıcırdattığı koltukların sesi vardı. Sabırla bekledi eninde sonunda bu gün kader günüydü. Albay Adem Girginler Yasak Şehir'de Kara Muhafızlar Birliğini oluşturduğundan beri bu anı beklemişti. O yönetmek için yaratılmıştı ve hiç kimse bunu önleyemeyecekti. Şöminenin üzerindeki saate yeniden baktı saatin yelkovanı Albayın onu beklediğini belirtircesine 03:00'ü belirtecek şekilde tıkladı. Beklediği gibi tıpkı bir saat önceki gibi kapı çalındı ve içeri emir subayı girdi. "Topçu bataryamız ateşe başladı komutanım."