" Sevgili Oğluma ;
Mutlu hayatımın olduğu o güzel kokulu günlere dönmeyi şu sıralar fazlaca istiyorum. Kızlarım , güzel eşim ve canımın yarısı oğlum... Burnumda tütüyor özleminiz. Özleminiz arttıkça bir bir günahlar işlemeye devam ediyorum. Bugün beni C bloğuna alıcaklarmış. Nam-ı diğer ARAF. Akıl ile yaşam arasındaki o blokta en ağır vakalar bulunuyor. Sanırım ben de onlardan biriyim artık. Tanrı aşkına..
İkinci Bruno'yu görmeyi reddetmelerini geçtim , Claudia 'yı da görmemekte ısrar ediyorlar. Hayali arkadaş üretecek kadar delirdiğimi düşünmüyorum. İyilik meleği lakablı aklımın beyaz tarafı diye nitelendirdiğim , umut çiçeği Claudia 'yı reddetmeleri canımı sıkıyor. Her zaman yanıbaşımda duran özel defterim gibi gitmesini hiç istemiyorum. Ama sanırım ben de yavaş yavaş karanlıkta yitiyorum.
Sevgili Luke. Sen bu satırları okuyacağın yaşta yanında olamayacağımı adım gibi bilsem de üzülmekten başka yapabildiğim birşey yok. Söz verdiğim mavi bisikletini de alamayacağım. Ama ne olur beni hep güzel hatırla. Annen ve kız kardeşlerinin senin gibi güzel kalpli insanlara ihtiyacı var."
Baban Bruno Wayne.
Birbir dökülen gözyaşlarımla birlikte üşüyen burnumu elimle kaşırken cama doğru dönüyordu yüzüm. Gece saat 2:35 .
Hava karardığından sokak lambasının zayıf ışığıyla okuduğum mektubu katlayıp zarfına tıkıştırırken bir yandan da ağlamaya devam ediyordum. Sessiz kalmaya çalışarak gözlerimi kapatıyor , sakinleşme çabalarımla yutkunmalarım artıyordu. Kutuyu ayaklarımın ucuna kadar itmiştim. Battaniye hafif kaymış vaziyette dururken birazcık üşüme belirtisiyle belime kadar tekrar çekiyordum. Derin bir nefesten sonra diğer mektubu elime aldığımda açmaya cesaret bulamadığımdan , birkaç dakika duraksarken boş gözlerle yatağıma bakıyordum. Matt uyuyordu. Lisa artık sakindi. Matt benimle kalmaya devam edeceğini söyledikten sonra yorgunluğunu atmak için yatağına serildiğinden beridir kalmadı. Hepimiz yaşamaktan yorulmuşken zarfı aralıyorum.
"Sevgili oğluma.
Baban artık çok yaşlı. Eskisi gibi dinamik olmasa da sana olan özlemi hiç azalmadı. Cevabını bekliyorken günlerdir , dayanamayıp yenisini yolluyorum. Sağolsun Dr. Drake mektuplarıma karışmıyor. Yanı başımda duran Claudia da sana sevgilerini iletmemi istedi. Arada bir göğsüm sıkışsa da uykularımı bölmüyor. Sakın beni merak etme. Senden bir cevap aldığım gün emin ol çok daha iyi olacağım.
Küçük yaramaz. Sakın anneni ve ablalarını üzme. Ziyaretime gel diyeceğim fakat yaşının tutmayışından olsa gerek içeri almayabilirler. Olsun . Sen yeterki gel . Kokun bana gelir . Varlığını hissetmem hayata dönmem için en iyi sebep.
Mektubumu kısa tutmaya özen gösteriyorum. Çünkü aklımdaki kelimeler yumak halinde dolaşırken yazamıyorum. Seni seviyorum tatlı oğlan"
Not ; El yazımın çirkinliği için üzgünüm dostum! Bruno Wayne.
İçimdeki nefreti bir anda söndüren birkaç mektuptan sonra birde içinden kara kalemle çizilmiş bisiklet resmi çıkıyordu. Hafif bir tebessümden sonra gözyaşlarım süzülürken resmi inceliyordum. Daldığım sırada güzel sesli bir bayandan güzel melodiler odaya kadar ulaşıyordu. Dikkatimi toplayıp ayağa kalkıyor meraklı gözlerle kapıyı aralıyordum. Koridorda kimse yoktu. Sol tarafın ışıkları bile sönmüşken şarkıyı söyleyen kızın sesi gittikçe artıyordu.
" Blue is where I want to be
When I'm down I'm in the sea
Looking up at monsters in the clouds..."
Yavaşça kapıdan çıkarken arkamdan gelen Matt in dokunmasıyla irkiliyordum. "Hey bu sesde ne?" ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulaşık Teli - Hastane
Paranormal23.12.14 Bir Akıl Hastanesi! Günler geçtikçe benliğinin yok olduğunu farkeden ve gölge gibi peşinde gezen geçmişini araştıran biri ; "Holly" ve onunla aynı kaderi paylaşan diğer arkadaşları.Birbirinden başka güvenecekleri kimse yok.Küçük bir aşk ile...