Elizabeth odasına çıktığında artık savaşacak gücü kendisinde bulamadığını fark etti. Öyle yorulmuştu ki... Jamie ile arasındaki durumun kazananı olmayan, herkesin günün sonunda yenik düştüğü bir savaş olduğunu düşünmeye başlamıştı. Buna daha ne kadar katlanabileceğini bilmiyordu. Bu adam onu sevmiyordu, anlamıyordu, dinlemiyordu. Tek yaptığı yargılamaktı, sürekli kafasından hükümler veriyordu. Karşısına çıktığı ilk günden beri bu kaçıncı sınavdı? Düşman, esir hain... Olmakla yargılandığı her şey onu tüketiyordu artık. Sinirleri yaşananları daha fazla kaldırmadı ve yatağa oturarak ağlamaya başladı. Boşa kürek çekiyordu. Asla Jamie'nin karşısında bir zafer elde edemeyecekti. Gavina haklıydı, fazlasını umarak aptallık etmişti. Peki, bundan sonra ne yapacaktı? İnsan bu şekilde nasıl yaşardı? Artık öfkeli, yaralı ve kırgındı. Haksız yere böyle acımasızca cezalandırılmak gururuna dokunuyordu. Onu bu hale getiren şey içindeki aşktı.
Daldığı düşüncelerden onu sıyıran şeyse usulca açılan oda kapısından içeriye giren Gavina'yı görmek oldu. Genç kız yüzünde endişeli bir ifadeyle ona doğru adım atarak konuştu.
"İyi misin? Seni odana çıkarken gördüm, kötü görünüyordun."
Bu soru tamamen yabancı ve yalnız hissettiği topraklarda ona uzatılan bir şefkat eli gibi hissettirdi ve elizabeth'in daha çok ağlamasına sebep oldu. Gavina da doğrudan yanına gelerek yatağa oturdu. "Tamam, böyle bir sonuca varamazsın. Her ne olduysa çözebiliriz."
"Neyi çözeceğiz? Beni sevmek istemeyen, içten içe düşmanlık eden bir adamla evli olmamı çözebilir miyiz? Bana hâlâ güvenmiyor! Ne yaptıysam olmadı. Saygısı da sevgisi gibi kalmadı. O kadar yoruldum ki... Beni sevmek o kadar kötü bir şey mi?"
"Böyle söyleme," dedi Gavina ve teselli verebilecek bir şeyler söylemeyi diledi. Ancak Elizabeth sözlerin bir şeyleri düzeltemeyeceğinin farkındaydı.
"Sen haklıydın, söylediğin her şey doğruydu."
"İnan bana yanılmayı çok isterdim. Canının yandığını görmek yerine seni sevip mutlu ettiğini görebilseydim keşke. Ne yazık ki sen, sevmeyi bilmeyen bir adama âşıksın. Ama bu durumu gözyaşların ya da bu duvarların ardına saklanmak çözmeyecek. Toparlanıp bir şeyler yapmalısın."
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bilseydim bile yapacak gücü kendimde bulamazdım."
Elizabeth'in umutsuzluğunu kalbinde hisseden Gavina anlayışla omzuna dokunarak oba cesaret vermek istedi.
"Bu zamana kadar yaşadıkların senin ne kadar güçlü bir kadın olduğunun bana göre ispatı, her zaman baş etmenin bir yolu vardır Eliza, ben bulacağına eminim."
Bu sözler yeni yaşların gözlerinden süzülmesine sebep oldu ve Gavina'nın elinden tutarak ona minnetle gülümsedi Elizabeth. "Bunu duymaya ve bir dost eline öyle çok ihtiyacım vardı ki... Çok teşekkür ederim."
Gavina da gülümsedi ve omuz silkerek yaptığı şeyi önemsizleştirmeye çalıştı. Fakat Elizabeth onun gülerken ortaya çıkan gamzelerini, inci dişlerini görmüştü. Bu yüzden hayran bir halde yorum yapmaktan kendisini alamadı.
"Daha sık gülmelisin Gavina."
Bunu duymak genç kızı biraz daha güldürdü. "Bu kalede yaşarken mi?"
"Eğer etrafındakilerle uyumlu yaşamaya çalışırsan..."
"Senin yaptığın gibi mi? Yapma Eliza, ben denemedim mi sanıyorsun?"
Gavina'nın haklı olduğu çok fazla şey olduğu ortadaydı ama yine de Elizabeth kendisini başka bir şey söylerken buldu. "Belki kaçmasaydın..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)
Historical FictionOn dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz bir adam. Birbirinden tamamen farklı bu iki insanın yolu bir intikam planı sonucu kesişiyor. Yanlış...