[GIRIŞ]
Gözlerini aralayan Jungkook yanına dönerek yanındaki yatakta horlayarak uyuyan Peter'a baktı. Sessizce yatağından doğrularak kalktı ve yatağın kenarındaki çantasını alarak içinden kıyafetlerini çıkardı. Işık hızıyla üzerini giyinip hırkasını geçirdikten sonra çantasını tek koluna alıp yatağı topladı, ve çalışma masasının köşesinde duran küçük sarı not kağıtlarından birini alıp siyah keçeli kalemle bir not yazdı.
'Her şey için teşekkür ederim. Xavier'a dönmem gerekiyor. Seni yanımda götüremeyeceğim. Bana kızma, elimde olsa götürebilirdim. Fakat... Bir gün gelmen dileğiyle. Sen çok iyi bir süperkahramansın, hiçbir şey için kendini üzme.
Sevgiler, Jungkook.'
Notu küçük bir bant alarak Peter'ın okuduğu ciltli kitabın üzerine yapıştırdı ve hüzünle kendisine baktı. Tebessüm ederek geri çekildi, ve odadan çıktı.
Evin bahçesinden demir kapıya doğru ilerleyerek aralanmış bahçe kapısından çıktı ve arkasından kapatarak, geniş yolun sağ yönüne doğru adımladı.
Gitmeliydi artık. Vakit geçiyordu.
Zaman Kolyesi'ni almaya gelmişti, temelli kalamazdı. Ve Peter'dan ayrılmak onun için hayli zor olacağından sessiz sedasız gitmeyi tercih etti.
Hızını kullanarak tren istasyonuna doğru koştu.
•••✮•••
Treni beklerken aklı Peter'daydı. Dün çok güzel vakit geçirmişti onunla ve Berry'yle. Ancak şimdi ayrılmak zorunda oluyor olması onu üzüyordu.
Yaklaşık 45 saniye sonra tren geldiğinde oturduğu demir banktan kalktı, ve trene bindi. Her zamanki gibi trenin boş koltukları arasında rastgele bir tanesini seçerek kurulduktan sonra başını cama doğru çevirdi ve dışarı baktı.
Yol uzundu.
Yol boyunca Jungkook dışarıyı seyretti. Beyaz pamuk misali sis gibi dolanan bulutları, açık mavi renkteki gökyüzünü, yemyeşil çimenlerin kapladığı kara parçasının üzerindeki küçük evleri izledi.
Peter haklı mıydı?
Kalbinde olanla aklında olan aynı olmaz mıydı sevince? Rose vardı işte, çok sevdiği genç sevgilisi. Sarı dalgalı saçlarına ölüp bittiği, yüreğinin sıcaklığına sarılıp zihnindeki düşüncelere sığındığı diğer yarımıydı.
Öte yandan Lalisa'yla da çok denecek kadar fazla anısı vardı Jungkook'un. Hayatına birden giren genç kızla şu zamanlara gelebileceğini bile tahmin etmemişti başta. Yangından mal kaçırır gibi gelip kendisinden yardım istemişti, ve Jungkook da kısa bir an düşündükten sonra kabul etmişti.
Etmişti, ve iyi ki de etmişti çünkü Rose'yle karşılaşmasının en büyük sebebi Lalisa'ydı. Hayatında kalbini adayabildiği tek kişiyle tanışmasını o sağlamıştı. Bu yüzden genç kız hem en yakın olduğu kişiydi üyeler arasında, hem de onu üzmemek için elinden geleni yapıyordu.
Çok şükür ki Rose ona olan yakınlığını dert etmiyor gibi görünüyordu. Kendisine olan güveninin tam olduğunu hissediyordu Jungkook onu her düşündüğünde. Yüzünde içten bir tebessüm oluşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
◄[Ⓧ]► X-WATT 2: Dağılış® | #f-action (✓)
Fantasia"Charles Xavier tarafından büyütülen ekip, zamanla olgunlaşmaya başlamışlar ve birer genç çocuk olmuşlardır. Artık güçlerini geliştirmeleri, onları gerçek hayata hazırlayacaktır ve görevlere gidecek, savaşacaklardır. Lakin yaşanan talihsiz bir olay...