31. BÖLÜM -「 1/2 」

832 76 46
                                    

Herkese merhaba!Keyifli okumalar dilerim! Oy ve yorumları bekliyorum. Sevgiyle kalın!🤍⚡️

🌘Zaaflarına bir gece, hatalarına bir nilüfer...

Ali Rahmet'in zoruyla biraz çorba içmişti Hünkar. Midesi rahatsız etmiyordu şimdi. Salonda göz gezdirdi biraz. Altın ve kırmızı renkler hakimdi her yere. Ali Rahmet'in sevdiği renk karışımlarıydı bunlar. Maneviyata önem verirdi aslında ama bu konak buram buram maddiyat kokuyordu.

"Demir'e mi gitsek acaba?" diye sordu birden Ali Rahmet. Onu görmek istiyordu, onunla konuşmak, zaman geçirmek için can atıyordu.

"Benimde burnumda tuttu kaç gündür. Şirkettedir ama önce bir sekreterini arayayım." dedi ve salonun diğer ucunda kalan telefona kaydı gözü.

O sırada adım sesleri duyuldu ve ikiside o yöne döndüler. Geleni tahmin eden Hünkar, yerinde huzursuzca kıpırdandı.

"Sizi görmek ne kadar hoş, Hünkar hanım!" dedi tüm iticiliğiyle Behice hanım. Adımlarını yemek masasının karşısında durdurdu ve elinin birini masaya bıraktı. Taşırdığı kırmızı rujunun kapladığı dudaklarıyla geniş bir
gülümseme bahşetti karşısındakilere, daha çok Ali Rahmet'e. Bu görüntü karşısında, kaşıkladığı çorba ağzına doğru yol almaya başladı Hünkar'ın. Gerçekten tiksiniyordu bu kadından.

Yan yana oturan bedenleri süzdü ve dudakları yalandan kıvrıldı.

"Ayakta kaldınız Behice hanım, buyurun oturun." dedi samimi bir tınıda Ali Rahmet.

Behice hanım da bu teklifi bekliyormuş gibi, duyduğu anda elini önündeki sandalyeye atıp, oturmak için geri çekti. Yerini aldığında, rahatça geri yaslandı. Hünkar'ın karşısında gergin durması onu içten içe eğlendiriyordu. Çok yakında bir açığını yakalayabileceğini tasarlıyordu kafasında.

"Ee," dedi, eli boynundaki gümüş, ay formunda olan kolyede gezinirken "Nasıl geçti balayınız?"

Bu soruyla Ali Rahmet ve Hünkar gerildiler. İki hafta boyunca pek güzel anılar biriktirememiştiler, haliyle. Düşünülmüş bir cevap vermek için hazırlanan Hünkar'ın görüş alanına, sabah mutfakta gördüğü tombul kadın takıldı. Yanlarına yaklaşınca, önünde tuttuğu demeti Hünkar'la Ali Rahmet'e doğru uzattı.

"Bu çiçekler size gelmiş." dedi ve eline çiçekleri zaman kaybetmeden alan Hünkar'a şaşkınlıkla baktı.

"Beyaz nilüferler... " dedi Ali Rahmet'e bakarak. Ama o zaten ona bakıyordu ve gözleri özlemle buluştu. Eskiyi özlemiştiler. Eksilmeyi bilmeyen güzel günleri.

Birbirinde kaybolup onu yok saymalarından rahatsız olduğu için, bu anı bozmaya karar kıldı Behice.
"Çok narin görünüyorlar." dedi sesini incelterek ve eliyle yanlarında bekleyen tombul kadına seslendi. "Gülsüm, bana bol şekerli bir kahve yapar mısın?"

Gülsüm gözlerini kıstı. İlk defa bu kadar nazik davranıyordu bu kadın ona. Kafası allak bullak olurken sordu:
"Size de yapayım mı ağam? Hanımım?"

Onay alınca adımlarını mutfağa yönlendirdi. Bu sırada Hünkar merakla mırıldandı, çiçeğin beyazlarını okşarken:
"Kim göndermiş ki bunları?"

Ali Rahmet biliyordu, Hünkar çiçekleri çok severdi. Tüm gün onlarla vakit geçirmek gibi merakı, hiç dinmeyen heyecanı vardı. Bu yüzden eskiden ona çok çiçek alırdı. Lakin böyle demette değil, saksıda ve ya...

Hünkar'ın derin bir iç çekmesiyle, ikiside ortak bir anıyla boğuldular.

Adanada bir sonbahar günüydü. Ali Rahmet ve Hünkar, yakın arkadaşları Lütfiye ve Muzaffer'le, ailelerine yalan söyleyip pikniğe gitmiştiler. Kahkahalar eşliğinde, bir ağacın gölgesinde sohbetler ederken, Ali Rahmet Hünkar'a yaklaşıp konuştu:
"Benim Hünkar'a göstermem gereken bir şey var. Çok oyalanmayız." dedi ve kendisiyle beraber, Hünkar'ı da ellerinden tutarak kaldırdı.

DİĞER YARIM 「DY」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin