.
O gün, teklifi üzerine, onunla birlikte içeriye gittim. Masanın üzerindeki dövme malzemeleri, diğer taraftaki piercing araç gereçleri ve siyah deri hastane yatağıyla tam anlamıyla bir dövme/piercing mekânıydı.
Bu gergin tavrıma rağmen, Taehyung denen esmer, oldukça sakin bir biçimde masanın yanındaki araçlara uzanmış ve damar yolu açma iğnesi paketini açıp, siyah eldivenleri giymişti.
Bu sırada sakin olmaya çalışarak, yavaş yavaş deri yatağa gidip oturmuş ve ellerimi iki yanıma koymuştum.
Masanın altından tekerlekli bir tabure çıkartıp oturdu. Kendini iterek kaymış ve önümde bitmişti.
Kara deliği andıran bakışlarını bana çevirip, tek kaşını kaldırdı ve "Evet." dedi. "Piercing'i nereye istiyordun?"
O an aklımdan çeşitli müstehcen bölgeler geçiyordu. Penisim, kasıklarım, dudağım... beni bu gri saçlı tanrıya etkileyici kılacak herhangi bir bölge.
Flört konusunda berbat değildim ve işin aslı birini beğendiğimde gayet ikna edici olabilirdim. Hoşlandığım birkaç kişi ile de durum böyle olmuştu. Çabuk elde etmiştim. Flört benim için basit bir eylemdi.
Lakin, sanki bu adamın, bedeni değil de, kara bir bölgesi vardı. Öylesine göz dondurucu, hatta öylesine sinirli bir yaratık gibiydi ki gözümde, ilk defa birine karşı kendimi kanıtlama ihtiyacı hissediyordum.
Ona bakıyordum ve bir bölge söylememem gerektiğini biliyordum. Kelimeler dudaklarımdan firar etmese de, zihnimde dolanan bölgelerden biri bile değildi söylediğim kısım. Gri saçları, kaşlarına düşerken, diliyle dudaklarını ıslattı ve "Göğüs ucum." dedim fısıldayarak. Cevabıma karşın, dudakları yukarı kıvrıldı ve elini bacağımın üzerine koydu rahat bir tavırla.
"Acıtır ama." dedi. "Hatta önümüzdeki birkaç hafta çok dikkat etmelisin."
Ses tonunun derinliği, uyuşuk konuşma stiliyle beynim lapa haline gelirken "Önemli değil" dedim. Bu sırada gömleğimin iliklerini çözüyordum yavaşça. Bakışlarımız birbirine kenetli, bir an bile ayrılmadan, gözlerindeki sorgular bakış, tamamen çözdüğüm düğmelerle birlikte, çıplak kalan göğsüme gitti.
Oradan da göğsümdeki dövmeye. Bu kez, yan ve karizmatik bir gülüş dudaklarını esir aldı. Kanım dondu bu vahşi karizma karşısında.
"Canım acımaz." dedim dürüstçe. Doğruydu. Canı kolay acıyan ve hassas biri sayılmazdım. Fiziksel acıya karşı soğukkanlıydım. "Rahat olabilirsin." diye ekledim.
Onun bakışları, kısa bir süresi dövmenin üzerinde beklemiş ve ardından yeniden gözlerime bakmıştı.
"Bu tarz şeylerden hoşlanır mısın?"
Neyi kast ettiğini ciddi manada anlamıyordum. Ne tarz şeylerden hoşlanır mıydım?
Bakışları ile dövmeyi gösterdiğinde, "Ah." dedim. "Evet."
O an, zihnimde ufak bir ses, "Sorduğu şey dövmelerden hoşlanıp hoşlanmadığın değil!" dese de, daha baskın olan düşünce tam tersini söylüyordu.
İğneyi hazırlarken, bakışları benden ayrılmış, "Pozisyonun ne?" diye sormuştu.
Pardon?
Neyde pozisyonum ne?
Ona boş boş bakıp, cevap vermediğim o sürede, konuşmaya devam etmiş, "Yani, Brat mısın? Kitty misin? Dom musun? Slave misin?" diyerek omuz silkti.
Bahsettiği şeylerden zerre bir şey anlamıyordum.
Lakin, benimle konuşmak amacıyla bir konu açması, hoşuma gittiği ve bunu sürdürmek istediğim için, bozuntuya vermedim.
"Brat... yani, sanırım." dedim yan profilini izlerken. "Senin pozisyonun ne? diyerek de, sanki çok bir şey biliyormuşum gibi, ona dengesiz bir tonda, soru yöneltmiştim.
Dudaklarından ufak ve tatlı bir kıkırtı kaçtığında, çatık kaşlarım yumuşamış ve kalbim eriyip, ortaya çıkan, tatlı derin gülüşe akmıştı.
"Brat'ler oyun bozandır." dedi sanki gizli bir sır verir gibi yaklaşıp. Bakışlarında sempatik bir ifade vardı ve ben onun yeni yeni ifadelerini keşfettikçe, daha da fazla içine düşüyordum. "Mızıkçısınız."
"Hâlâ soruma cevap vermediğine göre, bu seni de bir brat yapmıyor mu?" demiştim hazırcevap bir şekilde. "Oyunbozansın."
Kaşlarını, 'demek öyle' dercesine kaldırmış ve siyah, zaten ilk üç düğmesi çözülü gömleğini, ufak bir hareketle kenara çekmişti.
Aynı işaret, onda da vardı.
Aynı dövme, aynı yerdeydi.
Buğulu ifadem ile, esmer teninin üzerine işlenmiş simgeye bakarken, birkaç saniye içinde kapatmış ve "Ben sana gelmem, tavşan." demişti.
"Tavşan mı?" dedim alayla. "Bu da nereden çıktı?"
"Tavşan dişler, elma yanaklar, iri ama sevimli bir burun ve kocaman gözler. Tavşana benziyorsun." dedi.
"Adım Jeongguk." dedim omuz silkerek. "Adımı tercih ederim."
"Ben de tavşanı tercih ederim." dedi inatla bana sinsi sinsi bakarak. Kaşlarımı çattım yeniden.
Ardından ayağa kalktı. Bir solüsyon ile birlikte göğüs ucumu dezenfekte etmeye çalıştı lakin, soğuk solüsyonun hassas noktama değmesi ile kesik bir nefes aldım. Bir eli, çıplak kalan omzuma kondu ve bana baktı imalı bir biçimde.
"Sorun yok." dedim. "Sadece bir an şaşırdım."
Başıyla onaylamış ve "Derin bir nefes al. Sadece birkaç saniye sürecek." demişti.
Bende başımla onaylayıp, derin bir nefes almış ve o, iğneyi, göğüs ucuma geçirdiği an, tepki dahi vermeden, bakışlarım, eğilen başının arkasına, ensesindeki saçların arasında kalan dövmeye bakmıştım.
Ufak bir simgeydi. Bir haça benziyordu ama iki adet yan parça vardı ve bu çiftli haça dolanan bir yılan vardı.
"Güzel dövme." dedim gülümseyerek. Piercingi takıp, aniden başını kaldırmış ve göz göze gelmemizi, hatta burunlarımızın neredeyse değecek bir şekle getirmişti.
Aşırı yakınımdaydı ve sıcak nefesi, dudaklarıma çarpıp, ateşin yalaması misali, süpürüp geçmişti.
"Haklıymışsın." dedi kısık bir tonda. "Canın gerçekten yanmıyor."
Kısa bir süre yüzüme bakıp, beni şöyle bir süzmüş, ardından benden uzaklaşıp, eldivenlerini çıkarmıştı.
"Taehyung." dedim hala sıcak nefesi dudaklarımda tazeliğini korurken.
"Bir sevgilin var mı?"
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning Desire | Taekook
General FictionBu kurgu "Raven - @/poeticadreary" aittir. Bölümler tam ve sıralı şekilde değildir. (Alıntılar) 270421