1

4.6K 227 356
                                    

yüzümde gezinen parmaklarla gözümü zorlukla açtım. yanımdaki ağırlığı hissettiğimde istemsiz bir gülümseme oluştu yüzümde. tek başıma uyumuş olsam da onunla uyanmıştım ve benim için önemli olan buydu.

Jungkook uyandığımı görünce hemen gülümseyip alnıma bir öpücük kondurdu. "günaydın güzelim." diye fısıldadı. ilk uyandığımda sırf kendime gelebileyim diye yüksek sesle konuşmaması beni gülümsetmişti. öğlen uykusuna ne zaman yatsam ses ve ışığa çok daha hassas uyandığımı bildiğinden yapıyordu ve ben, beni bu kadar düşünmesine bayılıyordum.

"günaydın aşkım." dedim ve yanına biraz daha sokuldum. fakat üstünden gelen kokuyla ona belli etmemeye çalışsam da geriledim ama Jungkook tartışmasız beni benden daha çok tanıyordu. ondan uzaklaşmak istemesem de üstüne sinen koku benim için çok rahatsız ediciydi. hemen üstünü koklayıp anladığında tepkime güldü.

"alt tarafı kan kokusu. nasıl bu kadar rahatsız oluyorsun anlamıyorum." dedi ve yataktan kalkıp odanın içindeki banyoya adımladı. o herhangi bir şeyden rahatsız olsa asla ona böyle davranmazdım. oysa alay ediyordu.

onu incelediğimde ellerindeki kan izlerini gördüğüm anda gerçekten kusacakmış gibi hissetmiştim. hemen durdurdum onu.

"cidden birini öldürdüğün ellerini yıkama zahmeti bile duymadan bana dokundun mu? Jungkook hassasiyetimi bilmeme rağmen yanıma böyle gelip üstüne alay ediyorsun. bu evde sırf kokusunu sevmediğin için yapılmayan yemekler var ve ben birilerinin canını aldığın ellerinle bana dokunmanı istemediğim için beni anlayamıyor musun yani? bu konudaki travmalarımı biliyosun ve yine de böyle davranabiliyorsun. cidden... diyecek hiçbir şeyim yok sana."

işte, yine başlıyorduk. bu kavgamız asla sonuçlanmıyor olmasına rağmen uslanmıyorduk. sadece duş alsa sorun çözülecekti ama belli ki sorunu çözmek bile istemiyordu. ya da sorunu umursamıyordu.

"değişmeyeceğimi biliyorsun Jimin. çok istersen kapı orada. senin tavrını da tribini de çekemem." dedi tek kaşını kaldırarak. sinirlenmişti ve gerçekten korkunç görünüyordu. sinirlendiğinde karşısındakinin ben olmamı asla umursamazdı.

kesinlikle herkesin ondan nasıl bu kadar korktuğunu anlayabiliyordum. beni sevdiğini bilmeme rağmen korkuyordum. beni seviyordu. hem de çok seviyordu, huyuna gittiğim sürece. bana ne kadar aşık olursa olsun, huyuna gitmezsem öldürüp mezarını kazma zahmetinde bile bulunmadığı insanlardan biri olurdum sadece.

"özür dilerim sevgilim değişmeni istemedim. sadece gerçekten rahatsız oluyorum lütfen bunu bir daha yapma." diye neredeyse fısıldadım. sesim de tıpkı ellerim gibi titriyordu. karşısında acizdim. hem ondan, hem onsuzluktan çok korkuyordum. sesim biraz daha yüksek çıksa zaten göz pınlarlarımda hazır bekleyen yaşlarım akardı.

Jungkook yüzündeki sinirli ifadeyi silip banyonun önünden döndü ve yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. ellerini bilerek yüzüme koymuştu. pis elleriyle yüzüme dokunuyordu ve ben gerçekten bayılacak gibi hissediyordum. sırf inadıma yapmıştı ve onu kaybetmeye olan korkumdan sesimi bile çıkartamamıştım. yine de gözümden düşen yaşa engel olamadım. ve yine, bilerek sildi o elleriyle.

sevgimin karşılığı bu değildi. bu olmamalıydı. bana yıllar önce "ben sevmeyi bilmiyorum, bana sevmeyi öğret." dediğinde karşılığının bu olacağını bilemezdim. birini sevmenin öğretilebilecek bir şey olmadığını bilmiyordum ben. keşke bilseydim. şimdi biliyordum fakat yine de yapamıyordum onsuz. ona sevmeyi öğretemedim ama onda sevmeyi öğrenmişken bırakıp gidemiyordum.

son kez yüzüme bakıp gülümsedi ve duş almaya gitti.

yatağın köşesine oturup kendimi sakinleştirdim. mantıklı düşünebilmem için sakinleşmem gerekiyordu. sakinleştiğimde sağlıklı düşünebilmeye başladım. haklı olan oydu. o, istediğini yapardı ve bense sadece onu severdim. ona karışmamam gerekirdi. yapmam gereken tek şey onu desteklemekti ve ben sadece ona hep sıkıntı veriyordum. işe yaramazın tekiydim ve onu hak etmeyen bendim. o beni severken ben ondan benim için değişmesini istiyordum.

in the morning | kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin