Episode 1

316 24 16
                                    

HOGWARTS
6.YIL

Büyük gün gelmişti işte.. Her şeyin değişeceği gün gelmişti. Sarışının asla istemediği o karanlığa ortak olma vakti gelmişti. Dumbledore'u öldürüp gerçek bir suçlu olacaktı ve hayatının aşkını tamamen kaybedecekti. Zaten hiç bir zamanda kazanamamıştı sevdiğini. Ne kadar derin düşünürse o kadar vazgeçiyordu görevinden. İtaat etmek zorunda olduğu lorduna da, kaderini böyle çizen hayata da nefret doluydu ama ikisine de karşı çıkacak gücü kendinde bulamıyordu. Her şey olup bittiğinde onu bekleyen tek son ya ölüm olacaktı ya da sonsuza kadar acı çekecekti. Her zaman olduğu gibi..

Draco düşüncelerinden yavaşça sıyrılırken sabaha doğru anca yumduğu gözlerini açmış, boş bakışlarınıysa tavana dikmişti. İçindeki sesi susturup uyumak onun için bir hayli zor olmuştu. Buna rağmen bir iki saat uyumayı başarabilmişti sarışın. Yavaşça doğrulup üzerindeki yorganı atarken ayaklarını sarkıtmış, derin bir nefes almıştı.

"Yapmak zorundasın Draco."

Draco fısıltıyla söylediği sözlerini kafasını sallayarak onaylamıştı. Buna inanmalıydı, bunu yapmalıydı ve sonsuza kadar bu karanlıkla yaşamalıydı. Tabii yaşayabilirse.

En sonunda önceki dakikalara tezat şekilde hızla ayağa kalkmış ve üzerini giyinmeye başlamıştı. Sonuçta yaşanacak olanı değiştiremezdi, değiştirmemeliydi. Bir kaç dakikanın ardından hazırlanmış ve odasından çıkmıştı, Draco. Hogwarts koridorlarını hızla adımlarken bir kaç öğrencinin sesiyle beraber McGonnagal'ın gür sesini bile duymuştu. Anlaşılan diğerleride bu gecenin normal bir gece olmayacağını anlamıştı. Hayaletler bile koridorlarda telaşla geziniyordu. Sonunda İhtiyaç odasına vardığında, üzerindeki gerginliği dağıtmak adına derin bir nefes almış ve ardından içinden üç kere tekrarlamıştı.

Kaybolan dolabı kullanmaya ihtiyacım var.
Kaybolan dolabı kullanmaya ihtiyacım var.
Kaybolan dolabı kullanmaya ihtiyacım var.

Sarışın önünde beliren kocaman kapıyı hızla ittirmiş ve içeriye girmişti. Her zaman ki dağınıklıkla birlikte bir kaç cinperi vardı. Bildiğimiz ihtiyaç odasıydı işte. Sanki birazdan burada bir felaket yaşanmayacak gibiydi her şey. Normal ve fazla sakin..

Draco yavaşça kaybolan dolaba doğru yürürken yanına vardığında dolabın çalışmaya başladığını belli eden tıkırtılarını duymuştu. İşte başlıyordu.. Dolabın üzerinde ki örtüyü çekmiş ve çalıştığına emin olduktan sonra oldukça hızlı adımlarla ihtiyaç odasından çıkmıştı. Belki de onun sonunu getirebilecek insanlarla daha fazla yüzyüze gelmek istememişti. İçlerinden biri teyzesi olsa bile.

İhtiyaç odasından çıktığı gibi adımlarını astronomi kulesine yönlendirmişti. Hayatındaki en stresli anlardan birini yaşarken o tanıdık sesi duymuştu. Potter oradaydı, Dumbledore'un yanında..

"Sizi hastane kanadına götürmeliyiz, Efendim! Madam Pomfrey'e."

"Severus Harry, onu uyandır ve yaşanan herşeyi anlat. Bana sadece o yardım edebilir. Bana güven."

Bir daha da Harry'nin sesini duymamıştı, Draco. Oradan ayrıldığını umuyordu. Bu gece onu hiç mi hiç görmek istemiyordu. Eğer görürse bunu yapamazdı, Dumbledore'u asla öldüremezdi.

"Özür dilerim Harry."

Sarışın kendi duyacağı şekilde fısıldarken gözünden akan tek damla yaşa engel olamamıştı. Evet, o güçlüydü ama katil olmak istemiyordu. Evet, o kötü biriydi ama o daha da kötü olmak istemiyordu! Harry'nin kendisinden daha da nefret etmesini istemiyordu ama sadece istemiyordu, bunu engelleyemeyeceğini çok iyi biliyordu. Draco derin bir nefes alıp kendine gelmeye çalışırken Harry'nin gittiğine emin olur olmaz hızla yukarıya yönelmişti. Bunu hızlıca yapmalıydı, yara bandı misali! Merdivenlerin sonuna geldiğinde Dumbledore'u görmüş ve anında titremeye başlayan ellerini kontrol etmeye çalışmıştı. Profesörü oldukça sakin görünüyordu. Draco yavaş adımlarla profesörüne yaklaşırken asasını doğrultmuş, elini olabildiğince titretmemeye çalışmıştı.

SecretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin