kahve saçları yağmurla birlikte ıslanıyordu,fakat küçük kız direndikçe direniyordu önünde yatan soğuk bedenin ellerini ısıtmaya çalışıyordu bir yandanda bağırıyordu"anne! anne! nolur uyan! burada üşürsün,ANNE NOLUR KALK!"
" ANNE!" Aniden uyandım, gene aynı odadaydım... Gene aynı yatak ve gene aynı rüya... Annemi uyandıramadım gene gene... yataktan yavaşça doğruldum ve telefonumu elime aldım,saate baktım"7:04" yavaşca ayağa kalktım tam karşımda olan aynaya göz attım saçlarım biraz bozulmuştu banyoya girip yüzümü yıkadım,dün yaptığım gibi..
odamın biraz ilerisinde olan mutfağa girdim dolaptan bir iki kahvaltılık çıkardım. Saat 8:00'de iş yerinde olmam lazım..Kahvaltımı yaptıktan sonra kahvaltılıkları yerine koydum, odama gidip ahşap dolabı açtım rahat,bol fakat dar gibi bir pantolon aldım üstüne ise beyaz bir gömlek aldım üstüme her zaman giydiğim aynı kabanı giydim. Hepsini giydikten sonra giriş kapısına doğru ilerlemeye başladım dış kapımı açtım ve botlarımı giydim kapıyı kilitleyip binaya adımımı attım..
Aynı marketin önünden geçtim şirkete doğru yürümeye başladım tekrar ve tekrardan..
sonunda şirketin önüne geldiğimde saate bakmak istedim telefonumu çıkarıp saate baktım "7:54" güzel geç kalmamışım. Hemen şirkete girdim masama geçtim önümde duran dosyalara göz attım şirkette normal bir çalışandım diğerlerinin aksine pek konuşmam kendimi işe verirdim..
Aynı tanıdık ses ve aynı kelimeler "İLKE HANIM LÜTFEN BAŞKANIN ODASINA GİDİNİZ" yerimden yavaşça kalktım ve aynı kapının önüne geldim kapıyı çaldım "GEL" kapıyı yavaşça açtım "buyrun samet bey neden çağırttınız beni?"soluk bir sesle aynı soruyu sordum ve cevap aynı..."hadi ama 'bey' ekini atsan ne olur ilke?" yine ve yeniden sessiz kaldım.. "her neyse ilke'cim buyur otur"ayakta durmaya devam ettim "işimiz zor diyorsun öyle olsun beni iyi dinle o zaman ilke" aynı sözler... "Sana 3. kez söylüyorum böyle yaparsan kovulursun dememişmiymiydim son şansınıda kaybettin.... İlke serten KOVULDUN"işte tek değişen söz buydu yavaşça kapıya ilerledim kapıyı açtım..
eşyalarımı toplamıştım bu adamın bana olan takıntısından bıkmıştım şu şirkete geldiğimden beri peşimde hep dolandı, fakat ona karşı hiç ama hiç bir şey hissetmedim ne olursa olsun hep beni ezdi ama umrdumda değil...
hızlı bir şekilde şirket kapısından çıktım sinirliydim göz yaşlarımı tutmak istiyordum buda yetmezmiş gibi omzuma sert bir şekilde birisi çarptı ama cidden bakacak halde değildim koşar adımlarla evime ilerledim bu hayatı bitirmelimiydim koskoca 26 yıl 1 saniye içinde bitebilirmiydi sanırım bitebilirdi...
Arkamda bırakacağım tek bir kişi vardı sanırım tek arkadaşım olabilirdi o kardeşim,dostum,annem babam,ablam...Eve girdiğimde hemen yere attım eşyalarımı son kez baktım kendime... hala uzun olan kahverengi saçlarıma... bir kağıt aldım yazmaya başladım "üzgünüm sanırım 26 yıllık hayatımın sonuna geldim tek sığınacağım kollar senin kollarındı yüzümde tek tebessüm oluşturan sendin sanırım üzgünüm sanırım bu akşam beraber olamayacağız sen yinede her zaman çıktığımız tepeye çık emin ol seni izleyeceğim... asla ağlma nil asla ağlama tek dostum tek yakınım olduğun için şanslıyım beni ayağa kaldıran sendin dostum üzgünüm üzgünüm demekle bitmez ama üzgünüm bana kızabilirsin küsebilirsin ama 9 yıllık hayatımı sana borçluyum belkide daha fazlasını son kez sana sarılmak için yanına gelicem lütfen ağlama seni seviyorum..
~ ilke"
bir kaç damla yaş aktı gözümden onun arabasına bırakacaktım bu notu zaten işten 6'da çıkıyordu saat daha 10(sabah) olduğuna göre çok vakit vardı arabaya binmesine.. umarım umarım beni affeder...
nil'in çalıştığı yere gelmiştim içeri girdim ve onun yanına gittim koşarak sıkıca sarıldım ona
"hayırdır kuşum ne oldu benimi özledin" dedi gülerek nil
"sanırım seni seviyorum nil varlığımı nolur unutma seni çok seviyorum"
" ilke neden böyle konuşuyorsun bir sorunmu var?" dedi nil telaşla
"sorun yok nil sen arabanın anahtarını versene bana bir"
"tamam öyle olsun bakalımm"
tereddüt etmeden anahtarı çıkarıp verdi elime....
Kağıdı arabaya koymuş ve anahtarı vermiştim nil'e sanırım zamanım bitmişti son kez baktım etrafıma sessizce fısıldadım"beni neden sevmedin dünya.."
çıktığım köprüde şansıma kimse yoktu uçurumdu zaten pek insan olmazdı yavaşça en uca yaklaştım ve gene fısıldadım "sevilmediğim yerde durmak istemiyorum" son nefeslerimi içime çektim ve.....