it's agony

19 5 0
                                    

3 gün önce...

Connor

"Sence bu yaptığın ne kadar mantıklı Connor? Bu şekilde ne zamana kadar yaşamayı ve karşındakilere de bunu yaşatmayı düşünüyorsun?"

Kat'in sesi kulaklarımı tırmalarken birinin bizi duyabileceği fikriyle "Biraz sessiz olur musun?" diye fısıldadım. "Biri bizi duyabilir."

"A! Öyle mi? Belki de birileri bizi duymalıdır, ne dersin?"

Sesinin şiddetini giderek arttırdığı için gözlerimi devirmiştim. Beni anlamıyor, belki de daha kötüsü anlamak istemiyordu. Yaşadığım şeyleri bilmesine rağmen üstüme gelmekten de geri durmuyordu. Once şeye rağmen beni bencil olmakla, korkak olmakla suçluyordu yalnızca.

"Saçmalıyorsun Kat. Bazı şeylerin gizli kalması gerektiğini zamanında çok acı bir şekilde öğrendim ben."

"Saçmalayan sensin. Korkaklığına esir olmuş, hayatını yaşayamayan ve sanki geçmişte tıkılı kalmış zavallı birisin Connor. Üzgünüm ama gerçekler her zaman olduğu gibi acıdır ve insanın duymak istemediği şeyleri yüzüne yüzüne haykırır."

Cümleleri kalbimi, beynimi, benliğimi delip geçse de sakinliğimi korumaya çalışıyordum. Bunu Kat için değil kendim için yapıyordum. O cümlesine devam ederken ben yatağımın kenarına oturmuştum.

"Kuzenimin karşımda böyle durması hoşuma gitmiyor, anlıyor musun? Sevgilin olarak tanınmak umrumda dahi değil. Fakat senin de artık istediğin gibi yaşamanı istiyorum. Joseph'in bana bakışlarını gördün mü hiç? Ya da senin ona bakarken parıldayan gözlerinden haberin var mı? Ya da tüm gerçekliklerden hayatın boyunca kaçabileceğini mi sanıyorsun?" Kollarını göğsünde birleştirmiş ve kaşlarını kaldırmıştı. Beni baştan aşağıya süzüp devam etmişti. "Ne yaşandıysa yaşandı Connor. Geçmişte yaşamıyorsun. Geçmişin geleceğini şekillendirebilir ama yönetemez. Bunun arasındaki farkı anlaman gerekiyor. Babandan mı korkuyorsun? Eskiden olduğu gibi yalnız mısın? Etrafına bir baksana. Seni seven insanlar, sana zaman ayıran, seninle olmak için can atan insanlar var artık çevrende."

"Kat..."

Beni dinlemeyerek konuşmaya yeniden devam etmişti. Muhtemelen asla susmayacaktı.

"Ama sen tüm bunlara gözlerini kapatıp kendini dört duvar arasına bilerek ve isteyerek sıkıştırıyorsun. Eski sevgilin eskide kaldı. Baban eskide kaldı. Eski hayatın eskide kaldı. Eski Connor eskide kaldı. Tüm bunların ne demek olduğundan haberin var mı?"

"Kat sus artık!"

Ağlamamak için direnirken sesimi istemsizce yükseltmiştim. Haklı olması sinirimi bozuyordu. İnsanlar böyleydi, karşılarında haklı yere sitem eden birine daha çok kızıyorlardı nankörce. Ben de şu an o nankörlerden biriydim işte.

"Söylediğin şeyleri düşünmediğimi mi sanıyorsun? Yaşadığım her boku sen biliyorsun! Karşıma geçip benim yaşadıklarımı yaşamamış biri olarak bunları söylemeye hakkın olduğunu mu sanıyorsun? Benimle empati yapamazsın. Beni anlayamazsın. İnan bana, beni kimse anlayamaz. Burada durup da şunu yapmalısın bunu yapmalısın deme bana! Verdiğim kararların arkasındayım. Joseph'e hislerim de, onunla birlikte olma isteğim de umrumda değil anlıyor musun? Birini seviyorsan ondan uzak durmak, onu kendinden uzaklaştırmak zorundasın. Senin hayatın böyle olmamış olabilir, sen sevdiğin herkese koşar adım gidebilmiş olabilirsin. Ama ben bunu eski sevgilimin bana attığı son mesajda, beni aradığı son konuşmamızda öğrendim. Ben hastaneye sürüklenirken yanımda istediğim tek insanın bana düşman olmasıyla öğrendim ben bunları. Yaşamadıysan ki yaşamadın, bana öğüt vermeye kalkma."

Gözyaşlarımı hakim olamamıştım ve yanaklarımdan süzülmeye yüz tutan yaşları da elimin tersiyle silmiştim. Kat derin bir nefes alıp verdikten sonra yüzüme küçümseyici bir bakış atmıştı. Söylediklerimin onu etkilemediğinin farkındaydım zira kendi fikrinin doğru olduğu konusunda emin gibiydi.

"Hala geçmişte yaşadığına inanamıyorum Connor. Biraz büyü. Hayatının en güzel fırsatlarını boktan düşüncelerin yüzünden kaybettiğinde pişmanlığın bir işe yaramayacak."

Yatağımın üzerindeki çantasını hızla alıp odanın kapısına yöneldi ve kapıyı da hışımla çekip çıktıktan sonra sertçe çarptı. Az önceki diyaloğumuzu unutmak istercesine gözlerimi yumdum. Gerçeklik canımı acıtıyordu. Ona nankörlük yaptığım hissi de tüm bedenimi sarıyordu ama ben buydum. Yaşadığım şeyler kolay değildi, herkes kaldıramazdı. Buna rağmen ayakta kalabilmiştim. Bu bile benim için güçlü olduğumun bir göstergesiydi. Yatağıma uzanıp tavana bakmaya başladım. İki sene önce yaşadığım şeyler gözümün önünden bir bir geçerken sildiğim gözyaşlarımı serbest bıraktım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum odaya birinin gelme ihtimaline dahi aldırmadan. Geçmişimin izlerini gözyaşlarımın silmesini istiyordum.



***



Bir sonraki bölüm iki yıl öncesinin flashbacki olacaktır. İyi okumalar dilerim. :')

The Secret of Joseph | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin