BÖLÜM 22: BİZ

12 5 0
                                    

Ege'nin ağzından~

Berke'yle konuşup yatağıma girdikten birkaç saat sonra telefonum çaldı. Kafamı kaldırmadan elimle komodinimin üstünü yokladım. Telefon elime gelince alıp açtım.
"Efendim?"
"Ege, Fulya yanında mı?! Değilse nereye gitti biliyor musun!!?" duyduğum şeylerle aniden yatağımda dikleştim
"Ne! Fulya'ya bir şey mi oldu!? Bekle geliyorum!" dedim ve yataktan kalktım telefonum ve arabamın anahtarını alarak Berke'nin odasına gittim.
"Berke kalk Berke!!" kapıyı açıp içeri girdim. Aniden kalktı
"Ne oluyor be saat gecenin 3'ü!!" telefonuna bakarak konuşmuştu.
"Kalk oğlum kalk! Fulya'ya bir şey olmuş!"
"nE!?" dedi ve o da ayağa kalktı.

Fulya'nın evine vardığımızda hızla indik. Bahçede duran Kara, Fulya'nın annesi ve babasının yanına gittik.
"Ne oldu? O nerde! İyi mi?!" bana cevap veren kişi Kara oldu
"Ne olduğunu boş ver sonra anlatırız önce Fulya'yı getirelim"
"Nerde o?!"
"Cehennemde" Kara'nın yakasına yapıştım
"Ne diyorsun oğlum sen!!" bizi Fulya'nın babası ayırdı.
"Fulya'nın küçükken Kara'nın babası Orhan ile yaptığı külubenin adı Cehennem." yakasını bıraktım ve konuştum
"Madem nerde olduğunu biliyorsunuz neden gitmiyoruz!!?"
"Yerini bilmiyoruz. Sadece Fulya ve babam biliyordu."
"Arıyorum arıyorum ulaşılamıyor diyor!" hüzün ve pişmanlık kırıntıları olan sesiyle konuşan Ayla teyzeye baktım. Ardından telefonu çıkarıp bende aradım
Çilek Canavarı Hatunum🍓 aranıyor...
Ulaşılamıyor! Öfkeyle telefonu kulaklığımdan inrdim. Ayla teyzeye baktım
"Ya kaza yaptıysa! Ya başına bir şey gelirse!" Ardından Sedar amcaya ilerledi.
"Ona bir şey olursa seni mahfederim Serdar!!" ne olduğunu anlamaya çalışırken telefonum çaldı
Çilek Canavarı Hatunum🍓 arıyor...
Heyecanla telefonu açtım
"Güzelim!"
"Ege buraya gelir misin?" sesi boğuk çıkıyordu. Ağlamış olmalı!
"Nerdesin?? Söyle geliyorum hemen!!"
"Geldiğinde kimseyi getirme lütfen. Tek gel. Ben sana konumu atarım" diyip kapattı.
"Ne oldu? İyi mi!?" Ayla teyzeye cevap vermeden telefona gelen bildirime baktım telefonu kapatıp cebime koydum. Arabama gideceğim sırada kolumun tutulmasıyla durdum. Kolumu tutan kişiye baktım.
"Neden beni değilde seni aradı?!" Kara'dan zaten pek hoşlanmıyordum!
"Çünkü o BENİM!" dedim diğer elimle kendimi göstererek. Sinirden kuduruyor gibi bir hali vardı. Bakışlarımı ondan çekip konuşan Ayla teyzeye çevirdim
"Nerdeymiş???"
"Bilmiyorum oraya gidiyorum şuan" dedim ve kolumu sertçe çekil Kara'dan kurtardım
"Bizde geliyoruz?" Serdar amcaya döndüm bu sefer
"Hayır tek gitmemi istedi. Kimse gelmeyecek!!" diyerek Kara'ya baktım. Ardından hızlıca arabama bindim ve Fulya'nın attığı konumu navigasyona girdim ve oraya gitmeye başladım.

Fulya'nın attığı konuma geldiğimde motorunu gördüm hemen yanına park ettim ve hızlıca arabadan indim. Az ilerde orta boylarda bir kulübe gördüm oraya doğru hızla ilerledim.

 Az ilerde orta boylarda bir kulübe gördüm oraya doğru hızla ilerledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Kulübe buna benziyor)

Kulübenin içinde yalnızca ufak bir beyaz ışık vardı. Karanlık olduğu için tam olarak nasıl bir yer olduğunu kestirmiyordum. Kapının önüne gelip açtım içeri baktığımda sağımdaki köşeye çökmüş olan bedene baktım. Zaten minicikti bu şekilde dahada minicik görünüyor. Yanına gidip üstündeki ceketi çıkardım ve üstüne koydum. Kısacık giyinmişti bu yüzden üşüyor gibiydi. Yanına oturdum elimi sırtına koydum. Kafasını kaldırıp aniden sarıldı ve ağlamaya başladı. Bende minicik bedenine sarıldım. Bir süre öylece kaldık. Biraz sakinleşip benden ayrıldı ve başını omzuma koydu. Bende yere düşen ceketi tekrar üzerine örttüm ve onu kolumun altına alarak sardım. Boşta kalan elimlede sardım.

Bir süre daha öylece kaldık. Fulya konuşunca kafamı baktığım duvardan çektim, kafasının üstüne koydum ve saçlarını koklamaya başladım. Imm hindistan cevizi kokuyor...
"Annem ve babam eninde sonunda boşanacaklardı. Biliyordum." demek bu yüzden üzgündü.
"Ama bu yüzden üzülmüyorum." oha duydumu benii
"Kocaman insanlar onların kararına saygı duyarım. Onlara karışacak değilim. Asıl üzüldüğüm şey bunca zamandır babamın annemi aldatması" yok artık!! Serdar amcadan bunu beklemiyordum...
"Hah üstelik beni ayakta uyutmuşlar! Ama bilmiyorlar ki ben eski küçük Fulya değilim.! Garip benim hakkımda hiçbir şey bilmeyen kişilerden bunu bilmelerini beklemek. Gerçekten garip! Yaşım onlardan küçük olabilir ama yaşadıklarım onlarınkinden daha fazla.!" ses tonunda isyan hüzün ve alay vardı. Gerçekten çok zor zamanlar geçirmiş olmasın güzelim...
"Tam güzel bir aile olduk derken... Şimdi... Ege neden her güzel şeyin bir sonu olmak zorunda?"
"Bak güzelim sen ve ben varız. Biz varız! Gerisini düşünme. Bizim sonumuz yok sonsuzluğumuz var! Ne olursa olsun yanındayım. Lütfen daha fazla üzülme!" kafasını kaldırıp bana baktı ve sıkıca sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım ve kokusunu içime çektim...
"Seni seviyorum Güzelim"
"Bende seni seviyorum Zürafacımm"
"Dur nE?!" dedim ve ondan ayrıldım. Öylece yüzüne bakıyordum şuanda.
"Doğru mu duydum? Sende beni mi seviyorsun?!" yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Kafasını evet anlamında salladı.
"Tekrar söyler misin? Az önce pek duymadım gibide??"
"Seni Seviyorum Ege Yazıcı!" birden sarıldım ona
"Ege dur boğulacam!!"
"Tamam tamam durdum. Ahh yaklaşık 1 aydır bunu söylemeni bekliyordum ben! Şimdi böyle duyunca şey oldum!" tekrar sarıldık birbirimize.
"Şimdi BİZ mi olduk yani?" diye sordum ona
"Bilmem BİZ olduk mu?" gülerek ayağa kalkıp ışıkları açtı. Sanırım BİZ olmuştuk artık.

Kulübe o kadarda küçük değildi. Neden buaraya Cehennem diyordu acaba?
"Güzelim buraya neden cehennem diyorsun? Burası çok güzel"
"Cehennem dememin sebebi buaraya üzgün olduğum zamlarda gelmem. Ve hüznünü buraya bırakıp gitmem." anladım diyerek etrafa bakınmaya devam ettim. Fulya'da üst kata çıkmıştı. Kulübe dışardan küçükmüş gibi görünsede içinde yatak mutfak gibi gerekli yerler vardı. Duvarda ise fotoğraf ve çizilen resimler vardı. Fotoğrafların çoğunda Fulya'nın ortaokul zamanına ait olduğunu düşündüğüm hali ve yanında bir adam vardı. Adam galiba Kara'nın babasıydı. Fulya arkadan bana sarılınca kafamı ona çevirdim.
"Bu Orhan amca. Biliyor musun babamla olan fotoğraflardan çok onun fotoğrafları var. Üstelik onu sadece 8 yıldır tanıyorum." tüm bedenini önüme çekip sarıldım
"Çok kısasın Hatun" sırtıma yumruk atmıştı
"Ah! Boyun kısa olabilir ama çok güçlüsün!"
"Güçlü olduğumu biliyorum! Ama kısa değilim sen çok uzunsun!"
"Hep öyle derler zaten hajahahjaha"
"Uykum geldiii~" bebek gibiydi yaa

Fulya'nın ağzından~

Dün akşam Ege ile birlikte uyumuştuk. Ve şuan yanımda bana sarılan kocaman bedenin sahibini uyandırmadan yataktan kalkmam gerekiyordu. Ama imkansız gibi bir şey çünkü ahtapot gibi sarılmış Zürafacık! Kendimi kollarından kurtarıp kendimi aşağı attım.
"Aish! Götüm!!" sessizce söylendim. Uyanmadığından emin olduktan sonra ayağa kalktım ve dışarı çıktım. Kulübenin yan tarafında ufak bir bahçe vardı. Orada ekilmiş olan sebzeler ve meyveler vardı. Domatesleri toplarken belimde hissettiğim ellerle ürktüm ve refleks olarak arkamdaki kişiyi bacağımla yere düşürdüm ve bacağımı boğazının üstüne koydum.
"Ege?! Sen salak mısın? Neden sessizce geliyorsun! Ya elimde keskin bir şey olsaydı?!"
"Ahh güzelim önce bacağını boğazımdan çeksen mi?" aa bacağım. Hemen bacağımı çekip ayağa kalktım. O da boğazını okşayarak başdaş kurdu ve yere oturdu. Konuşmaya başladı
"Üzgünüm seni korkutmak istemezdim"
"Sorun yok iyi misin??" evet anlamında başını salladı ve ayağa kalkarak bana sarıldı bende ona sarıldım.
"Yanımda görmeyince dışarı bakayım dedim ve seni burda görünce gelip sarılayım dedim"
"Üzgünüm ani refleks olarak öyle şey ettim" birbirimizden ayrıldık ve birlikte sebzeleri toplamaya başladık. Aklıma arkadaki çilekler gelince hızla oraya gittim Ege de peşimden. Seranın içindeki çileklere baktım kocaman olmuşlardı.
"Ege şunlara baaak. Kocaman!" hemen bir kap aldım ve çilekleri koparmaya başladım.
"Biliyor musun Ege bu çilekleri Orhan amca ile ekmiştim. Diğer sebzeleri de. Orhan amca burda olsaydı bana söylenirdi "Seranın içinde çilek mi yetişir! Güzel olmazlar. Mevsimi değil daha!" diye. Hahah çilekler ona inat her mevsim çıkmıştı. Hâlâ da çıkıyorlar. Hiç değiştirmedim fidelerini. Hep aynı fideler. Çilekler Orhan amcaya inat büyüdüğü için çok seviyorum çilek yemeyi!"
"Yani çileği sevme sebebin Orhan amca?" evet anlamında başımı salladım. Topladıklarımızı alıp içeri girdik. Üşümüştüm. 'Tabi üşürsün gerizekalı üstündekilere bak!' iç sesim haklıydı. Ege arkadan gelip ceketi üstüme örttü. Anlamıştı galiba üşüdüğümü. Canım Zürafacımmm.







SELAAAMMM~
YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM BEBEKLER UMARIM HOŞUNUZA GİDER İYİ OKUMALAR 💋🦋
OY VERMEYİ UNUTMAYIN 😘💜

FOREVER TOGETHER (SONSUZA DEK BİRLİKTE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin