*Hayat şimdi de beni benden alıyordu*
(Meriç'ten)
Parmaklarımın ucundaki sigaramdan bir nefes daha çekip bitmemesini umursamadan yere atıp ayakkabımın ucuyla ezdikten sonra derin bir nefes aldım.Buz tutan ellerimi birbirine sürtüp ısınmaya çalıştığım sırada aniden gelen hapşırma beni zora sokarken dirseğimin içiyle burnumu ve ağzımı kapattım. Ecel teri dökerek sessizce hapşurduktan sonra sinirle başımı kaldırıp bakışlarımı ona çevirdim.
Anında buraya çevrilen bakışları içimi ürpertirken saklanmadığım yere iyice yerleştim. Beni görmesi imkansızdı, olduğum yere ışığın vurması çok düşük bir olasılıktı...Fazla düşük.
Bir kaç dakika kımıldamadan saklandıktan sonra ürkekçe başımı çıkardım. "Hassiktir!" Havaya savurduğum sesli küfürü umursamadan ayağa kalktım... Orada değildi!
Sinirle etrafa bakındıktan sonra aynı sinirle hızlı adımlarla yürümeye başladım. Az önce burada oturuyordu, sadece bir kaç dakika gözlerimi ayırmıştım. Kahretsin!
-"Başını belaya sokacaksın" kendi kendime mırıldanmalarımı umursamadan etrafa bakınarak ilerlemeye devam ediyorum. Gecenin bir saati, hiç bilmediği bir yerde ve üzerine tek başına!
Ya başına bir şey gelirse? Ya biri çıkıp onu kolundan tutarak bir arabaya bindirip onu boş bir depoya götürüp, aç susuz bırakıp onu öldürdükten sonra organlarını satarsa...Ya da...Ya da yürürken uyuyakalır ve farkında olmadan kendini bir uçurumdan atarsa...Dur bir dakika! Ne saçmalıyorum ben?
-"Sakin ol Meriç. Bulacaksın onu" olumsuz düşüncelerden sıyrılıp dikkatlice etrafı incelemeye devam ediyordum. Biliyordum, onu bulacaktım.
--
(Azra'dan)
Kızarmış burnumu buz gibi elimle kaşıdığım sırada başıma giren ağlarıları umursamadan yürümeye devam ediyordum. İçimde tuhaf bir his vardı, nasıl anlatabileceğimi dahi bilmediğim bir his.
Bir anlığa terlediğimi hissettim. Montumu çıkarmak için hareketlendiğimde terlemenin yerini üşümenin aldığını farkettim. Donuyordum! Beni zorla içine çeken uyku, ve her bir saniyede değişen tuhaf hislerimi bir kenara attıktan sonra üzerimdeki monta iyice sarıldım.
Zar zor hareket ettirdiğim bacaklarım olduğu yere sabitlenmiş gibi duraksamama sebep olurken sinir bozukluğuyla akan gözyaşlarımı sildim.
Birkaç saniyelik inceleme sonucunda yan tarafımdaki beyaz binaya baktım. Tereddütlerimi umursamadan hızlıca bina girişindeki merdivenlere yöneldim. Hızlıca bir merdivene oturduktan sonra aniden bastıran uyku beni tekrar cezbederken karşı koyamacağımı hissettim.
Hasta olmak gibi bir şansım yoktu, yorulmak, dinlenmek, uyumak ya da yemek yemek. Bunlar benim için bir rutinden ziyade zaman kaybıydı. Bana sadece ve sadece zaman kaybettiriyorlardı.
Yan dönüp kalın merdivene iyice yerleştikten sonra ayaklarımı kendime doğru çektim. Ayaklarımı kollarımla sardığım sırada dik durmayı reddeden başımı dizlerimin üzerine koydum.
Kapanmak için can atan gözlerime itaat ederek gözlerimi kapattım. Saniyesinde daldığım uyku beni eskilere götürürken rüya da olsa bunun bana iyi geleceğine emindim. Ne de olsa eskiler güzeldi.
-
-"Abla" Nehir'in sesiyle yudumladığım kahvemi cam masanın üzerine koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Gibi
RomanceKendimi yıllar önce kaybetmiştim... Ve şimdi en büyük hatta tek hedefim buydu, kaybolan yıllarımın ve ya eksik anılarımın peşinde değildim. Amacım beni bulmaktı. Altı yaşında ruhunu kaybeden o küçük kızı. Azra Aksoy'u.