Sabahın ilk ışıklarıyla güne başladım demek isterdim ama okula geç kalmamak için kurduğum alarmın bağırmasıyla kalktım. Oyalanmamak için banyoya girip rutin işlerimi hallettim ve okulumuzun mükemmel(!) olan formasını giyip aşağı indim. Masayı donatmış beni bekleyen bir annem yoktu tabi ki, kahvaltı yapmayı da sevmezdim zaten. Çantamı alıp yavaşça evden çıktım.
Okulun tiki kız tayfası toplanmış girişte bekliyorlardı. Yanlarından geçmemle isminin Seray olduğunu bildiğim kız 'Can' dan uzak dur, ayağını denk al' diyerek bağırdı. Neye uğradığımı şaşırdım bir an. Okulun iti uğursuzuyla ne işim olurdu benim? Bunca zaman babam okuldan almak için bahane ararken sırf ona koz vermemek için Buğra'dan başka arkadaş bile edinmemiştim. Bu kız ne yaşıyordu? Sakin olmaya karar verip sessizce şunları söyledim : "Neyden bahsettiğini bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum. Okulun bütün erkekleri senin olabilir hiç biriyle alakam yok."
Bana üstten bir bakış atarak omzuma çarpıp gitmeyi tercih etmişti. Polemiğe bile girmek istemeyeceği türden kızlardandım. Yeterince sessiz(okulun kafasıyla korkak), kimseyle tartışmaya mecali bile olmayan biriydim. Başkasını söyleseydi bu olay bu kadar aklıma takılmazdı ama Can'la ne işim olurdu benim ya? Daha fazla bunları düşünmeyip okulun girişinden ayrılarak sınıfa ilerlemeye başladım. İlk ders fizikti, en sevdiğim...
Hoca dersi anlatırken Can sürekli arkasını dönüp bana bakıyordu. Can'la aynı sınıftaydık ama çok şükür ki Seray başka bir sınıftaydı. Burada olsaydı Can sürekli arkasını döndüğü için yine benim canımı sıkabilirdi. Benim anlamadığım bu çocuk normalde yüzüme bile bakmaz, şimdi neden arkasını dönüp duruyordu? Ah hadi ama! Seray'ın söylediklerini duyup ona aşık olduğumu falan düşünmemiştir umarım. Bu okulda dedikodular çok hızlı yayılırdı. Biri birine bir şey söylerken üzerine fazladan olay ekler öyle anlatırdı üstelik. Okulda dedikodu çıkması demek bunların babamın kulağına gidebilecek olması demekti. Babamın yakın bir arkadaşının oğluyla aynı okuldaydık çünkü. Kesinlikle benden büyük duruyordu ama 11. sınıftı. Yanlış bir tavrını görmemiştim ama yine de ona güvenemezdim. Babam ne kadar güvenilmez biriyse, arkadaşı da o kadar korkutucu ve güçlü birine benziyordu. Çok değerli çocuğu Fırat'ta okulda kimseyle takılmaz, peşinden koşan onca kıza yüz bile vermezdi gördüğüm kadarıyla. Garip doğrusu, keskin çene hatları, delici bakışları, sert tavırlarıyla gayet çekici birine benziyordu. Amaaan banane canım. Benim bir tek hedefim varsa o da zengin koca bulmak değil, okuyup kimseye muhtaç olmamak, kendi ayaklarımın üstünde durmaktı. Ne zaman gelecek ile ilgili hayeller kursam aklıma hep şu söz gelir 'eğer çok istersen her şey mümkün, inanmak zor değil'. :)Son ders zilinin çalmasıyla okuldan çıkmaya başladık. Hava hafif bulutlu ve esiyordu. Hani böyle yağmurdan önce gökyüzüne bir kasvet çökerdi ya, tam öyleydi. En sevdiğim hava.. Bana adeta huzur veriyor. Bu havalarda yürümeye bayılırdım, bu yüzden de bugün evin yolunu biraz uzatma kararı aldım. Farklı yola girdikten 1 dakika sonra telefonuma bir mesaj geldi. Buğra'yı bugün okulda hiç görmediğim için ondan mesaj geldiğini düşündüm. Başka da arkadaşım yoktu zaten. Mesaja bakmamla şok oldum. Özel numara bana mesaj atmıştı. BANA! ÖZEL NUMARA!
"Neden yolu uzatıyorsun?" yazısını okumamla korkuyla etrafıma baktım. Etrafta kimsenin olmaması beni daha da korkuturken hızlıca eve doğru yürümeye devam ettim. Hafif yağmur atıştırmaya başlamıştı. Yolu uzattığım için kendime küfür edip bir yandan koşar adımlarla eve gidiyordum. Telefonuma bir daha mesaj gelmesiyle hiç durmayıp telefona baktım. "Koşmayı bırak, sana zarar vermek istesem bunu çoktan yapabilirdim.."
Ne olursa olsun kim olduğunu bilmediğim birinin sözüne güvenecek değildim, hızla yürümeye devam ettiğim de eve ne çabuk geldiğimi anlamamıştım. Bu uzun yol ilk defa bu kadar kısa gelmişti sanki. Kalbim hala hızlı hızlı atıyor, sanki yerinden çıkmak için fırsat kolluyordu. Eve girip kapıyı hızlıca kilitledim. Bugün salı olduğundan annem büyük ihtimalle arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti. Hiç aksatmadan, sıkılmadan her salı buluşurlardı. Babam da zaten işte olmalıydı. Evde kimsenin olmaması beni ilk defa bu kadar tedirgin ederken olan şeyleri fazla düşünmemeye çalışıp duş alma kararı aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTALIKLI AŞK
ЧиклитBabası tarafından el üstünde tutulan, babasının biricik kızı olamadım hiçbir zaman. Hayatın tüm zorluklarını çok küçük yaşta görmüş, küçük yaşımda büyümek zorunda kalmıştım. Çocukluğumu dolu dolu yaşayamadım değil, ben hayatımda hiç çocuk olmamıştım...