Soğuklar iyice bastırıyordu, kimi zaman hava o kadar sisli ve soğuk oluyordu ki Eren, üniversiteye gidip çok sevdiği derslerine girmek istemiyordu. Tüm gününü sıcacık yatağında uyuklayarak geçirmek ona daha cazip geliyordu.
Bu soğuklarda sıcak yeri gördüğünde kıvrılıp, uyuklayan bir kedi gibi oluyordu aynı... Hem hayatında hissettiği bu tek düzelik canını sıkmaya başlamıştı. Çoğu zaman sessizliğin hakim olduğu evinde gündelik işlerini dahi yaparken dalıyor, aptalca bir rüyadan uyanmış gibi kendine geldiğinde daldığı konuyu bile hatırlamıyordu. Yalnızca uzunca bir süre duvarı, zemini, tavanı izliyordu.
Hayatına istediği yeniliği katmak onun elindeydi ama şu sıralar canı yalnızca uyumak istiyordu. Bir süreliğine hayatı durdurmak, sonra özlediğinde kaldığı yerden devam etmek istiyordu.
Hayır, somut bir problemi yoktu. Ruhsal açıdan şu sıralar kendini fazlasıyla sonradan doldurulmuş peluş oyuncak gibi hissettiğinden ve bunun geçici bir dönem olduğunu bildiğinden kafasına çok takmamaya çalışıyordu.
Mikasa'nın bir günlük kısa ziyareti üzerinden 2 gün geçmişti. Ondan evvel evinde Armin'i ağırlamıştı ve aklına yapılacak hiçbir şey gelmiyordu. Son günlerde, Levi'ı sadece kapıdan görüp gidiyordu. İçeriye uğramaktan açıklaması zor bir rahatsızlık duyuyordu.
Gözleri daldığı zeminden yukarılara tırmanıp en sonunda açık camda durdu. Yine oluyordu, anlamı olmayan ve gereksiz şeyler düşünürken dalıveriyordu... Yüzüne rüzgarın etkisi ile hızla yapışan soğuk damlaları hissettiğinde oturduğu yerden kalktı ve yağmurlu havaya burun kıvırarak pencereyi örttü.
Sol elindeki süpürgeyi yere bıraktı ve omzuna atmış olduğu toz bezini cam pervazının önünde bir yerlere öylece bıraktı. Kendini yeniden yatağa bıraktığında midesinden tam yukarı çıkıp boğazını yakan iğrenç şeyi hissetti. Hızla doğrulup lavaboya koştu. Tek seferlik bir şeydi, ve bu kesinlikle dün içtiği biralarla alakalıydı...
Ağzındaki berbat hissi alması için mutfağa ilerledi. Ağzına bir tane elma alıp odasına döndü. Her yer temizlenmiş olabilirdi ama temizlik malzemeleri odasının bambaşka yerlerinde öylece bekliyorlardı. Kısık gözleri ile elmayı yemesinin arkasından ne yapacağını düşündü... Verdiği karar bir haftadır yaptığı tek eylemi anlatıyordu.
Lacivert perdelerini çekti, sabahlığını çıkararak gecelikleri ile daldı yatağa... Saatin kaç olduğu umurunda değildi, ne de olsa gecesi gündüzüne karışmıştı.
^^
"Ugh! Yavaşla biraz, aptal gibi davranıyorsun."
"Şu anda duramam."
"Levi..."
"Beni bölmeyi kesecek misin, dört göz?"
"Sadece biraz yavaşlasan?"
"Tch, tamam uzat şu bezi."
"Başın yeniden dönmeye başlarsa seni temizlik yapmak mı kurtaracak sanıyorsun?"
"Beni kurtarması için yapmıyorum zaten, iyi hissettirdiği için yapıyorum."
"O zaman yardım etmeme izin ver!"
"Sen beceremiyorsun, Hanji..."
"Tanrım, çok zorlama kendini o zaman ben çay hazırlayacağım sana..."
Heyecanla konuşan kadının söylediği şey sonrası Levi, çöktüğü yerde ardına döndü ve ona pek de temkin olmayan bakışlar attı. Gerçek şu ki Hanji, yaptığı meslek biyologluk dışında hiçbir şeyde başarılı değildi. Ha, bir de insanları sinir etmesi vardı ama o başka konu...
Levi, temizliğini bitirdiği gibi çayını yudumlamaya gitmişti. Eh, kendi yaptığı kadar güzel olmasa da siyah çayı çok sevdiğinden o an bunu düşünmek istemedi.
"Ne zaman taşıyorsunuz şirketi?"
"Bilmiyorum, hazırlıklar başladı. Petra'nın orayı harika yapacağına bahse girerim."
"Ah, evet tabi tabi... Şu asistan kız. İlgileniyor musun onunla?"
"Hanji, başlama yine. Asistanım o benim. Daha ötesi yok, hem benden yaşça küçük o."
"Taraflardan ikisi de sağlıklı kararlar alabilecek kafa yapısına sahipse yaşın ne önemi var? Bak mesala, Erwin 29 yaşında, ben 34 olduğum için sevemez miyim onu yani?"
"Muhabbetin hiç sarmıyor."
"Ahhahahah."
Karşısında oturan kadının çatlak tavırlarına alışalı çok olmuştu, bu yüzden hafif bir tebessümle çayını içmeyi sürdürdü Levi.
Lanet olsun, neden bir anda aklına Eren gelmişti ki?
buna niye bu kadar güldüm ben
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cognitive Impairment
FanficEren, tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi ve komşusu Levi, kognitif bozukluğu olan biriydi. (Ereri-Riren)