12: "kes sesini, öp beni..."

342 35 83
                                    

maneskin'e paldır küldür- sağdan soldan düşüyorum. ne diyeyim allah, takipçilerine sabır versin. kalp kalmadı bende... çılgın şeyler yapıyorlar😎

btw neden bilmiyorum ama levi şaşırdığında çok uwu oluyorum, medyadaki şu tipe bakar mısınız? şu tipe bir bakınn allahım ıstırıcamm.

neyse dostlarımm, nihayet öpücük geliyor ˙³˙⁾⁽˙³˙ iyi okumalarr


Eren mimik taşımayan yüzü ile 'yönetici' yazan büyük kapılı odayı araladı. İçerisi oldukça güzel koksa da pencereden süzülen ışık dışında aydınlatma olmadığından genç adam da içeriyi görememişti. Üstelik oldukça parlak ışıklı bir yerden gelmişti, şimdi de doğal olarak gözleri acımıştı. Birkaç kez doğal hareketlerle yumup açtı.

"Levi-san?"

"Geldin nihayet, bana gömleğini ver."

"N-ne, niye?"

Levi, kalçasını yasladığı masa kenarından seri adımlarla kapıdaki gencin yanına ulaştı. Ve işte o zaman Eren, karanlık odada adamın üst bedeninin çıplak olduğunu fark etti. Karşılaştığı bu duruma karşı da göz devirmeden edemedi. Aşağı kattaki müziğin bası hala kuvvetli şekilde hissediliyordu, insanların eğlenceli kahkahaları duyuluyordu ve şirketin patronu bu güzel anda dahi kendini insanlardan soyutluyor, odasında ışığı dahi yakmadan koltuğun birinde oturmuş şarabını yudumluyordu... Sahi- bu adam ne zaman alkol kullanmaya başlamıştı?

"Kime diyorum, Jaeger?"

Dalmış bakışlarını adamın çıplak göğsünden çekti. Yine de şaşkınlığını atabilmiş sayılmazdı ve bu durumda da kendi üzerindeki cekete eli uzanan adamdan uzaklaşmak istemişti. Bir adım geri attı.

"Levi-san?"

"Evet?"

"Niçin istiyorsunuz gömleği?"

Hayır, utanmış falan değildi. Eren, kendi halinde yaşayıp gitse de şu güne kadar çok çapkınlıklar yapmış sayılırdı. Böyle bir şeyden utanamıyordu. Buna rağmen karşısındaki soğuk bakışlı adamın kaşları her an yeniden çatılabilirmiş gibi duruyordu ve bu onu ürkütüyordu.

"Benimkinin üzerine şarap döküldü. Onu yıkadım, kuruyana kadar burada bekleyecektim ama aşağı kata inip etrafa göz gezdirsem daha iyi olur. Hem kurusa da lekesinin çıkacağını sanmıyorum. Sen ben gömleğini giyerken burada kal, çok uzun sürmez... Hızlıca gelirim."

"İyi de neden Petra'ya söylemedi-"

"Tch, çok konuşuyorsun. Acele et ve ver şunu..."

Eren önce sakince kravatını çözdü, arkasından ceketini çıkardı ve nihayet gömleğinin düğmelerini açarken hemen önünde duran adamın kayıtsızca vücudunu süzdüğünü sezdiğinde affalladı. Sebebini kendisinin de anlayamayacağı şekilde adama bakarken bir rahatsızlık duymuyordu, şimdi o da kendisini süzerken zerre kötü hissedememişti. Seri eylemlerle nihayet Levi, gömleği üzerine geçirdiğinde Eren de karanlık odada şık koltuklardan birine az evvel komşusunun yaptığı gibi kalçasını dayadı.

"Çok geç kalmayın Levi-san..."

"Evet-"

"Bir de, yakanız... Yakanızı düzeltin..."

Adam kar beyazı gömleğin yakasının uçlarına asılırken, uzun saçlı genç yanında bitti. İnce uzun parmakları adamın ensesine doğru uzanırken Levi bu hissi uzun zamandır tatmamış olduğunu anımsadı. Biri tarafından ilgi görmeyi şu güne kadar gözünde çok büyütmese de konu Eren olunca işlerin değişmesini tuhaf bulmasına rağmen artık kabulleniyordu.

"Hızlı olun, Levi-san..."

"Kes şunu velet, hızlı olacağım dedim zaten."

"Yönetici odasında çıplak olarak bekleyeceğim Levi-san? Birileri öğrense yanlış yorumlanabilir..."

"Kapa çeneni."

Adam soğuk rüzgarıyla kapıdan ayrıldığında Eren, gülümsedi. Buraya, bu saatte kimsenin gelmeyeceğini düşünüyordu. Ve umuyordu ki, şık koltuklardan birine uzanıp internette gezinirken birkaç bardak şarap içebilirdi...

---

Koca kapı ağırca aralandı. Eren, kafası uçuk olduğundan bunun etrafında dönen nesnelerin bir oyunu mu olup olmadığını anlayamadı.

"Nihayet..."

"Çok konuşma, bir konuşma yapıp gelecektim ama uzadı biraz..."

Uzun saçlı genç elindeki boş kadehe biraz daha şarap boşalttı.

"Soyunun, Levi-san."

Adam, kravatını çözerken loş aydınlatmalı odada koltuğun üzerindeki oğlana baktı. Silüeti zar zor seçebilse de sol elindeki kadehi gördüğünde gencin niçin düzgün konuşamadığını anlamıştı.

"Tch, sarhoş mu oldun şimdi de?"

"Ahah, size her zaman ben bakıcılık yapacak değilim ya. Sıra sizde..."

"Aptal velet, gömleğini giy hemen. Mikasa ile Jean çıkmadan yetiştireyim seni onlara..."

Üzerinden yeni yeni çıkardığı gömleği gencin omuzlarına geçirdiğinde Eren, gömlekteki tatlı sıcaklıktan dolayı kocaman gülümsedi. Ve yanındaki adam ne olduğunu anlayamadan ona oldukça yaklaştı. Yüzyüze durdukları süre boyunca ikisi de birbirlerinin yüzlerini tüm detayları ile göremeseler de loş ışıkta iki adam da öylesine güzel duruyorlardı ki bu Levi'ın yüzünü Eren'e iyice yaklaştırmasına sebebiyet verdi. Dudakları üst üste durduğundaysa Levi içinde bulunduğu duygulanımdan sıyrılarak şokla geri çekildi...

Hemen hemen kardeşi gibi gördüğü gencin her anında yanında olmuştu. O zamanlar yalnızca ufak bir velete büyümesinde yardım ediyor olsa da şimdilerde bu hissiyatını kaybetmiş sayılırdı.

"Eren, ah bekle..."

Eren, karşısındaki adamı deli eden bakışları ile bir süre daha adamın dudaklarını süzdü. Kafası yerinde olsa da bu kadar yakınlaşmışken onu öpmek isterdi. Bu yüzden yüzünü adamdan hafifçe uzaklaştırdı ve emelini gerçekleştirememesinin bahanesini dinledi.

"Tch, mikasa ve diğeri... Aşağıdalar, seni bekliyorlar..."

"Levi..."

Mavi renkli, kısık, boş bakışlı gözler adını yalınca duymasıyla yerini öyle bir hayrete bırakmıştı ki yüzünün diğer yerleri ile de birliktelik kazanınca yorgun bakışlı adamın hayatının en zor anını yaşadığını düşünebilirdiniz. Hem Eren, onu hiç böyle görmemişti.

"Bana karşı saygılı olmanı söylem-"

"Ah, kes sesini..."

Kendinden yaşça büyük adam vücudunu sarmalamış şaşkınlığa engel olamazken Eren tek hamlede adamı altına almıştı. Bütün bu birlikte oldukları zaman boyunca her seferinde ona dokunmak istediğinden ve içtiği alkolle hem bilincini, hem vücudunu uyuşturduğundan şimdi kendisinin de hayret edeceği bir güç seviyesine sahipti.

"Öp beni..."

Levi'a karşı beslediği tüm arzuları kolayca dışarı vuruyordu ve tüm bu süre boyunca adam, çatık kaşları ile gencin önce çenesine arkasından dudağına hediye ettiği öpücüklere sessiz kalıyordu. Sessiz kalmak dahi bu denli zorken karşılık veremeyeceğini düşündü. Çok düşünen biri değildi, fakat bu tüm hayatını etkileyebilecek bir karardı.

Eren yavaşça ayrıldığında, adamın onu üzerinden kovmasını ve yeniden dudaklarını birleştirecek kişi olmasını hiç beklememişti. Levi'ın düşünme tarzı ise çok basitti: nihayetinde sabaha doğru adet edindikleri gibi bunların hepsi hiç yaşanmamışçasına davranacaklardı.

Yine de konu birbirleri olduğunda yaşanılanları göz ardı etmekte o kadar becerikli miydiler ki?


wuhuhu bölümün tek özeti var: feels feels feels


Cognitive ImpairmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin