Açelya'dan...
Ertesi gün okulda dersler tam anlamıyla işkenceydi. Bütün gün okulun bitmesini iple çektim. Okulun bitiş zili çaldığında hemen çantamı toplamaya başladım. Çantamın en ön gözünde bir kağıt parçası buldum. "7/N ye gel." yazıyordu. Ama 7/N boş sınıf, noluyo lan! Derhal çantamı toplayıp 7/N ye gittim.
Kapının ardına kulağımı dayadım ve içeriyi dinlemeye başladım. Ses gelmiyordu, yavaşça kapıyı araladım. Her yerde gül yaprakları vardı. İleride öğretmen masasının üstünde bir hediye paketi vardı. Gidip kutuyu açtım. Birden arkamdan biri geldi ve sarıldı. Kim olduğunu öğrenmek için arkamı döndüm ve "Sen de kimsin?"diyeceğim anda Mete karşımda belirmişti.
"Seninle konuşmamız gereken önemli bir konu var..."
"Yeter... Ben gidiyorum. "
"Hayır gitme... Gerçekten beni bu halde bırakacak mısın? "
Sustum... Sustum ve başımı yere eğdim.
Mete sesini yükselterek;
"Açelya bana bak! "
Bakmadım. Bu sefer Mete çenemden tuttu ve benim onu görebileceğim şekilde kafamı kaldırdı.
Fısıltıyla;
"Benden bu kadar çabuk mu vazgeçtin?"dedi hüzünlü bir sesle.
"Ben senden vazgeçmedim. Sen benden vazgeçtin. Bana güvenmedin Mete güvenmedin. "
"Ben sana çok güvendim ama sen bu güveni sarstın. Ama yapamıyorum. Anla artık sensiz yapamıyorum. Sensiz aldığım her nefesi sanki boşu boşuna alıyormuş gibi hissediyorum. Lütfen beni bu halde bırakma. Lütfen..."
Ağlamaya başladım ve ona sarıldım. O da bana sarıldı. Uzun bir süre böyle kaldık.
"Beni affedecek misin?" dedi bana dönerek.
"Asıl sen beni affedecek misin? Biliyorum yaptığım şey çok aptalcaydı. Özür dilerim. "
Gülümsedi.
"Seni çok seviyorum."
"Ben de seni."