"Ya oğlum bağırmasanıza."
"Kim bile bile yok sayar yaşmışları" Bir de düzgün söylese keşke. Yamaç'a gülmeye devam ederken ağzını kapattım. Kapı çaldığında elimi çektim. Mete ile kapıya gittik. Pizzalar gelmiş. O siparişleri alırken ben de arkamı dönüp cüzdanı aldım. Mete kapıyı kapattı.
"Ya hep böyle yapmıycaksın di mi?" O fark etmeden iki yüzlüğü cebine attım.
"Hadi şu aptalı ayıltalım gel." içeri girdiğimizde havuzun kenarında yürümeye çalışıyordu.
"Bak düşüceksin şimdi." yanına gidip kolunu tutucakken dengesini kaybetti.
BİNGOO!
Beni de suya düşürdü. Saçlarımı gözümden çektim. Hepsi gülüyordu. Yamaç salağının kolundan tutup çıkardım. Tabi benim beyaz tişört oldu transparan. Yapışmasın diye üzerime değmemesi için çekip çekip bırakıyordum.
"Ya gerizekalı mahvettim üstümü başımı." hala şarkı söylüyor çıldırıcam. Kafasına vurdum.
"Sussana lan." Mete gelip onu alıcakken pis pis sırıtıp hiç düşünmeden onu suya attım. Diğerleri de atladı. Tişörtün suyunu sıkıp üzerimden çıkardım. Sonuçta sporcu atletimde mayo gibi yani. Yamaç da kendini suya bıraktı. Kahkaha atıp birbirimize su atıyorduk. Ne olup bittiğini anlamadan Kayra'nın omuzlarına çıkmıştım.
"Bak dur dur hem-" çoktan fırlatmıştı. Saçımı düzelterek çıktım.
"Öküz, boğazıma kaçtı." öksürüklerin arasından zor konuştum. Mete'nin kaş göz yapması ile başımı salladım. İkimiz birden kafasına bastırıp boğduk onu. Bıraktığımızda Saçını iki yana sallayınca yüzümüze geldi. Elimle yüzümü temizledim. Tam o sırada telefon çaldı. Hiç kimse duymuyordu bile. Kenardan destek alıp havuzdan çıktım. Masanın üstünde kimin olduğunu asla bilmediğim telefona uzandım.
"Alo" bir elimle kulağımı kapatıp köşeye doğru yürüdüm.
"Alo kimsiniz? Mete'yi aramıştım."
"Yardımcı olabiliceğim bir şey varsa eğer. Kendisi şu an telefona gelemiyor."
"Pekala Eylül aradı derseniz o anlar."
"Peki mutlaka söylerim." Telefonu kapatıp yerine koydum. O sırada başka bir telefon daha çalınca onu da açtım. Bir sekreterleri olmadığım kalmıştı.
"Alo" kulağıma götürüp tekrar köşeye yürüdüm.
"Yamaç?"
"Maya ben. Yamaç şu an müsait değil." Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
"Ya oğlum kıssana şu müziği" kenardaki terliği Yamaç'ın kafasına fırlattım.
"Pardon da sende ne işi var benim sevgilimin telefonunun? Yoksa beraber misiniz siz, orda mı?"
"Bak tatlım. Sen onun 'eskisi' oluyorsun artık. Nerde olduğu da seni hiç alakadar etmiyor." suratına kapatıp sessize aldım. Telefonu masaya koyduktan sonra koşarak havuza gittim ve takla atarak atladım. Islık sesleri falan gelince sırıttım.
"Hadi beyler yeter bu kadar eğlence." Elimdeki havluları havuzdan çıkma sıralarına göre dağıttım.
"İçeri girmeyin gebertirim sizi." Artık çok geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|Benim Babam|
Literatura Feminina"Geldik." İzmir F tipi cezaevi.. çocukluğumun geçtiği yer. Yavaş adımlarla içeri girdim. "Işıl gidiyorsun." Babam içeri girince ayağa kalktım. "Baba hiçbir yere gitmiycem ben. Yeter her yerde sürekli siyah takımlı zorba adamlar görmek istemiyorum...