Tuana;
Zihnimin içinde alışık olmadığım bir ses dönüp duruyordu. Bu kasabaya gelmek bana hiç iyi gelmemişti. Göğsüme bir taş oturmuş, nefes almama izin vermiyor gibiydi. Temrenli, beni benden uzaklaştırıyordu. Yanında babası ile olan o mutlu kızmış gibi hissettiriyordu ve ben öyle hissetmek istemiyordum.Tuana yoktu, ya da Naz.
Temrenli de yıllarını geçirmiş biri gibiydim. Buraya ait olmak istiyordum. Yani sanırım.
Ama ben bir yere ait değildim. Ben ne bir eve, bir şehre, ne de bir ülkeye ait değildim. Sahi, ait olmam gereken bir yer var mıydı?
Kafamda türlü belirsizlik vardı. Türlü türlü yabancı ses. Zihnimin en karanlık köşesinde yerini almış Naz çıkmıştı sanki. Yeniden doğmuştum.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu yanıma otururken, Çağan. Dalgalanan denizin sesi ile Çağan'a baktım. "Bilmiyorum."
Buraya gelmemizin üzerinden iki gün geçmişti. İki grubu da iki gündür görmemiştim. Onlar sınıfa gittikten sonra Çağan ile kasabada boş boş dolandık. Çağan, Esat ile konuştuğunu söylemişti. Telsizden. Bu iki günde yanımdan bir saniye olsun ayrılmamıştı.
Çağan'a karşı artık nefret hissetmiyordum. Ama bir sempati de duyamıyordum. Babama benzediği zamanlar dışında.
O olaydan beri, o sınıfta bulunan herkese karşı sevgisizliğim, büyük bir nefrete dönüşmüştü. Ama Çağan bana bunu unutturmuştu.
Temrenli de saklanacak çok yer vardı, bir orman, bir sahil kenarı, boş binalar...
"Bana neden yalan söyledin?" diye sordum. İki gündür içim içimi yiyordu ama sormamıştım. Çünkü başka dertlerim vardı, Temrenli'ye alışmak, buranın bana hissettirdiği belirsiz şeyler gibi...
Çağan çattığı kaşları ile bana döndü. "Sana yalan mı söyledim?" Kafamı salladım. "Evet, bana evden kaçtım demiştin. Atıldım dememiştin?" Gözlerini kaçırdı. "Fark eder mi?"
"Eder, Çağan. Fark eder. Neden atıldın evden?"
"Hayatımla ilgilenmeye mi başladın, Tuana?"
"Ben sana anlatmıştım. Hani artık birlikteydik, yol arkadaşıydık? O zaman anlat da bileyim."
"Babam evden attı işte. Başka da bir şey yok."
"Var, var ama saklıyorsun." dedim. Sonra ona bakmayı kestim. Denize baktım.
"Gerçeklerin şu anlık sana söyleyemeyeceğim şeyler olduğunu bil, yeter." Duymamış gibi yaptım. Ne saklamaya çalışıyordu ki sanki? Boş triplere ihtiyacım yoktu.
Daha fazla soru sormadım ama kaçtığı şey ya da sakladığı herhangi bir şey için başıma bir şey gelirse işte o zaman onu mahvederdim.
"Kendine yeni bir isim seçsen iyi olur." dedi Çağan. Konu değiştirdi. Bende zihnimi, o konuya yönelttim. Yeni bir kimlik varsa, yeni bir ismim de olmalıydı. "Asya olsun. Soyadı sen seç kafana göre."
Denizi izleyen Çağan'a baktım. Güneşten kısılan ela gözleri, küçük burnu, kalemle çizilmiş gibi dudakları... Bunca zaman Çağan'ın bu kadar yakışıklı olduğunu fark etmemiştim.
"Sen ne yapacaksın, ismini?"
"İskender olacak. İskender Gözüpek."
"O zaman benimki de Asya Gözüpek olsun."
Çağan güldü. Dönüp bana baktı. "Benimle aynı soyadı taşımak mı istiyorsun, Tuana?" Gözlerimi yuvalarından çıkacak kadar büyüttüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet Olası Dünyanın Sonu | ÇağTu.
Fanfiction❝Gecenin bilmem kaçıydı, yamuk kestiğim saçlarımla, babamdan kalma arabamın içinde, boş yolda sürüyordum. O gün hayatımın dönüm noktası oldu. Sayende, yaşamak ne demek öğrendim, sayende, sevmeyi ve sevilmeyi öğrendim. Kendimi sevmeyi bile senden öğr...